Enerji kaynakları bakımından çevresindeki ülkeler kadar avantajlı olmayan Türkiye, buna dair alternatif bir strateji geliştirerek enerjide merkez üssü olma misyonunu üstlenmiştir.
Kuşkusuz Newton 1687 yılında, ünlü “Hareket Kanunu”nu bulduğunda işin buralara geleceğini hiç düşünmemişti. O zamanlar enerji terimi henüz literatüre bile girmemişken, kim bilebilirdi yüzyıllar boyu ülkeler global bir güç haline gelebilmek için bu terim için savaşacak. Newton’un ölümünden neredeyse 80 yıl sonra gündeme gelen ve Thomas Young tarafından dile getirilen, enerji terimi ilk defa o zaman ortaya çıkmıştır. Young’un düşünce tarzına göre bir cismin hareket edebilmesi, yer değiştirebilmesi için muhakkak bir enerji gerekiyordu.
Yıllarca farklı bilim insanlarının öne sürdüğü teorilerle beraber, Young’un ortaya attığı teoride oturmuş ve yıllar sonra enerjinin çeşitleri ortaya konmuştur. Böylelikle “enerji” teriminin günlük hayata her gün biraz daha fazla girmesi süreci başlamıştır. Diğer bir deyişle gün geçtikçe ve sanayi teknolojilerinin gelişimiyle “enerji” kavramı da önem kazanmıştır.
∴
Sanayi Devrimi ile başlayan ve gittikçe artan seri üretim, her geçen gün enerji kaynaklarının önemini daha da fark edilebilir bir hale getirmiştir. O zamanlar; buhar, kömür gibi hammaddeler enerji kaynağı olarak kullanılırken, 19.y.y.’da doğalgaz ve petrol en önemli enerji kaynakları haline gelmiştir.
Teknolojinin hızla insan hayatına girmesi de enerjiye olan ihtiyacı arttırmıştır. Bugün ısınmadan, mutfak ocaklarına kadar ev yaşantısında kullandığımız doğalgaz, sanayide devasa üretim tesisleri için de başlıca enerji kaynağıdır.
Petrole gelince, özellikle 19.y.y. ortalarında talep patlaması yaşayan otomobil ve diğer ulaşım araçlarının yollardaki yerini almasıyla beraber, petrol en elzem enerji kaynaklarından biri haline gelmiştir.
Günümüzde birçok temiz ve yenilenebilir alternatif enerji kaynakları bulunup, denenmiş olsa da; henüz doğalgaz ve petrolün yerini alabilecek verimlilikte kaynaklar mevcut değildir. Var olduğu iddia edilen kaynakların kullanılabileceği sistemlerin ise tasarım ve seri üretim maliyetleri oldukça yüksektir. Bu sebepten; doğalgaz ve petrol rezervlerine sahip olmak için bir mücadele verilmektedir. Çünkü güçlü olmanın ve global pazarda söz sahibi olmanın en temel koşullarından biri, enerjide bağımsız güçlü bir ülke olabilmektir. Dışa bağımlı olmayan bağımsız enerji, aynı zamanda güçlü ekonomi anlamına geldiği için, enerji kaynaklarının bulunup, işlenmesi büyük önem taşımaktadır. O nedenle de buna dair stratejiler geliştirilmektedir.
Türkiye’nin Enerji Politikası
Ülkemiz, dünya doğalgaz ve petrol rezervlerinin büyük çoğunluğunun bulunduğu ülkelerin merkezi konumunda olmasına rağmen, sahip olduğumuz rezervler etrafımızı çevreleyen ülkelerle kıyaslanamayacak derece azdır. Bu da bizi enerjide henüz tam anlamıyla bağımsız kılmamakta diğer bir ifadeyle enerji ihtiyacının büyük çoğunluğunu ithal etmemize sebep olmaktadır. Başlıca enerji ithalatı yaptığımız ülkeler ise; Rusya, İran, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Nijerya ve Cezayir‘dir.
Yakın geçmişe kadar doğalgaz ve petrolün çok büyük bir kısmı Rusya’dan ithal edilirken, 2015 ‘te yaşanan uçak krizi göstermiştir ki; enerji gibi kritik ve tüm sektörleri, yaşamı etkileyebilecek bir konuda tamamıyla veya çoğunlukla tek bir ülkeye bağlı olmak büyük sorunlara yol açmaktadır. Uçak krizinden sonra vanaları dönem dönem kapatan Rusya, dönemsel olarak ülkemizde büyük enerji krizlerinin yaşanmasına sebep olmuştur. Zaman zaman İran ile de gerilen politik ilişkiler sebebiyle, enerji talebi ve ithalatı konusunda yine birçok sıkıntı yaşanmıştır.
Tüm bu problemlerin farkında olan Türkiye; enerji talebini çeşitlendirme yoluna gitmiş ve enerjide belli başlı ülkelere bağımlı olmak yerine, ithalat yaptığı ülkelerin sayısını arttırmıştır. Böylece risk de azaltılmıştır. Bu politikanın neticesinde ise bugün enerji ithalatı gerçekleştirdiğimiz birçok ülke bulunmaktadır.
Enerjide Merkez Üssü Olma Stratejisi
Enerji kaynakları bakımından çevresindeki ülkeler kadar avantajlı olmayan ülkemiz, buna dair alternatif bir strateji geliştirerek, enerjinin transferi konusunda merkez üssü olma misyonunu üstlenmiştir. Türkiye gibi birçok Avrupa ülkesi de, ihtiyaç duyduğu doğalgazın büyük çoğunluğunu halen Rusya’dan almaktadır.
Köprü konumundaki Türkiye, doğalgaz boru hatlarının geçebileceği en ekonomik ve en güvenli coğrafyadır. Enerji kaynaklarının işlenip, satılması kadar, bu kaynaklarının ihtiyaç duyulan ülkelere arz güvenliği de son derece önemlidir. Bu noktada ise devreye Türkiye girmektedir. Zaman zaman gerilen Avrupa ve Rusya ilişkileri sonucunda, Rusya vanaları kapatıp doğalgazı kesmekle tehdit ediyor. Bu noktada ise arabulucu olarak Türkiye devreye girmektedir. Hatta Türkiye’den geçen ve geçecek olan doğalgaz boru hatları için birçok Avrupa ülkesi ve Rusya ile sözleşmeler imzalanmıştır.
∴
Yıllardır ülkemizin yürüttüğü enerjide ve enerji transferinde merkez üssü olma politikası gelinen noktada global pazarda tek başına yeterli olmadığından, Türkiye yeniden enerji kaynakları için keşif çalışmalarına başlamıştır.
Akdeniz başta olmak üzere çeşitli noktalarda yapılan arama-tarama çalışmaları sonucunda yer yer rezervler bulunsa da bunların bazısı çok derinde olması ve ileri teknolojili, yüksek yatırım gerektirmesi nedeniyle pratik görünmemektedir. Son günlerde ise; Karadeniz’de yapılan keşifler enerji üretimi konusunda heyecan veren gelişmelerin olduğunu göstermektedir.
∴
Ülke olarak; bağımsız ve güçlü bir ekonomiye sahip olabilmemiz için, enerjide yürüttüğümüz atılımlar hızlı bir biçimde ve artarak devam etmelidir. Bu süreçte doğalgaz ve petrolün yanı sıra diğer alternatif enerji kaynaklarının da katma değeri arttırılmalıdır. Ancak böylelikle global pazarda daha güçlü bir ekonomi haline gelebiliriz.
Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.