İnsanlar kurumsallaştığı sürece, kurumlar da insanlaştığı müddetçe marka olurlar. Peki insanları kurumsallaştıran, kurumları insanlaştıran nedir? Aslında bunu kuramsal fizikteki “Her Şeyin Teorisi”ne (Theory of Everything) benzer bir olguyla başarmak mümkün. Sosyal bilimler ve iletişim – pazarlama literatüründe “Her Şeyin Teorisi”ne karşılık gelen kavram ise “dijital markalaşma”dır.
2000’lerin başında internetin Web 2.0 evresiyle başlayan dijitalleşme süreci 2010’larda farkındalık kazandı. 2020’lere doğru ise dijitalleşmenin tek başına yeterli olmadığı anlaşıldı. Bir şeyler eksikti. Reklam hedeflemeleri yapılıyor, istenen mecrada var olunabiliyor, ürün/hizmet satışı gerçekleşiyor, takipçiler artıyor, etkileşimler yükseliyor, abone sayıları artış gösteriyor ancak bir şey hep eksik kalıyor.
İşte o eksik parçanın ne olduğu zamanla anlaşıldı. İşletmeler, ajanslar, uzmanlar, sektör profesyonelleri ve akademisyenler; dijitalleşme ile sağlanan dönüşüm oranına ve kârlılığa rağmen sürdürülebilirliğin sağlanamadığını anladılar ve bunun ancak “marka” olgusuyla telafi edilebileceğini gördüler. Lakin bu noktada yeni bir problem baş gösterdi; geleneksel marka yönetimi dinamiklerine ağırlık vermek dijitalleşme treninin kaçırılmasına sebep oluyordu.
Peki çözüm neydi?
Dijital Markalaşma Kavramsallaştı
2017 yılında yayınlanan Stratejik Marka Yönetimi kitabımda, marka yönetimi sürecinin “strateji” boyutuna “dijital”i entegre etmiştim. Daha açık ifade etmek gerekirse; eğer marka yönetiminde standardın ötesinde olmak hedefleniyorsa ve arzu ediliyorsa “dijital”in temel dinamik olarak marka yönetimi sürecine dâhil olması gerektiğini öne sürmüştüm. Sonra bunun üzerine biraz daha düşünüp bir kavramsallaştırmanın ideal olacağına karar verdim ve “Dijital Markalaşma”yı kavramsallaştırdım.
Bu minvalde yaptığım çalışmalar (akademik ve aktüel makaleler, zirveler, etkinlikler, eğitim modülleri, podcastler) ile birlikte kavrama yönelik çalışmayı sürdürdüm. Ve böylece yalnızca bir kavramsallaştırma yapmakla kalmayıp aynı zamanda bir departman, aynı zamanda bir ajans kategorisi, aynı zamanda bir uzmanlık, aynı zamanda bir unvan, aynı zamanda bir eğitim içeriği, aynı zamanda bir sertifika alanı da üretmiş olduk.
Bugün artık standardın ötesini hedefleyen işletmeler “Dijital Markalaşma Departmanı” oluşturuyor. Standardın ötesini hedefleyen işletmelere hizmet sunmak isteyen ajanslar kendilerini “Dijital Markalaşma Ajansı” kategorisine çekiyor. Standardın ötesini hedefleyen işletmelere hizmet sunan ajanslarda kariyer yapmayı isteyen insanlarsa “Dijital Markalaşma Eğitimi” dersi alıyor ve sertifika ediniyorlar. Akabinde “Dijital Markalaşma Uzmanı” olarak anılıyorlar. Kısacası sadece söylemden ibaret bir kavramsallaştırma yapmakla kalmayıp üzerine yoğun bir mesai harcayarak hem akademik literatürü besledik hem de sektörel dinamikleri yeniden yorumladık.
2017 – 2020 arası dönemde kavramın hem akademide hem de sektörde özümsenmesi gerçekleşirken; 2019 sonlarında Çin’de başlayan Mart 2020 itibariyle Türkiye’de de kendisini gösteren yeni tip Koronavirüs (Kovid-19) ile birlikte dijital markalaşma daha bir önem kazandı. Ancak aynı süreçte önem kazanan bir gerçek daha vardı. O da “Kişisel Markalaşma”ydı.
Koronavirüs İle Değişen Çalışan Algısı
Temmuz 2020’de Branding Türkiye himayesinde, Branding Türkiye Yayınları tarafından bir araştırmaya dair bir rapor yayınlandı. Koronavirüs Sonrası İş Hayatı adlı bu raporda, Covid-19’un çalışan algısı ve davranışlarına yönelik etkisi ortaya çıkarıldı.
Raporda dikkat çeken 2 sonuçla karşılaştık. Bunlardan biri kurumsal bir yapıda çalışan insanların artık bireysel çalışmaya odaklanmak istediğiydi. Daha açık ifade etmek gerekirse insanlar kurum bünyesinde olmak yerine freelance çalışmak istiyordu. Rapordaki bir diğer sonuç ise freelance çalışanlarla ilgiliydi. Koronavirüs sürecine kadar herhangi bir kurum bünyesinde çalışmayan insanlar Covid-19 itibariyle artık bir kurum çatısı altında olmak istiyorlardı.
Tüm bunlardan çıkarılacak sonuç ve konuyla ilgili yapılacak en iyi analizlerden biri şu; aslında her iki grup da “kişisel markalaşma”ya dair farkındalığa sahipti. Kurumsal bir çatı altında çalışanlar bireysel olarak çalışarak kişisel markalarını inşa etmeye başlayacaktı. Freelance çalışıp ama kurumsala geçmek isteyenler ise sahip oldukları kişisel markayı bir kurumla birleştirme derdindeydi. En azından benim konuyla ilgili yorumum böyle.
Peki kişisel markalaşma için gerekenler nelerdir?
Koronavirüs İle Değişen Çalışan Algısı
Bir önceki kısımdaki soruyla devam edelim; kişisel markalaşma için gerekenler tam olarak nelerdir?
- Sadece iyi bir akademik kariyer kişisel markalaşma için yeterli midir?
- Sadece iyi bir staj süreci kişisel markalaşma için yeterli midir?
- Sadece iyi bir sektörel kariyer kişisel markalaşma için yeterli midir?
- Sadece entelektüel birikim kişisel markalaşma için yeterli midir?
- Sadece bir yeteneğe sahip olmak kişisel markalaşma için yeterli midir?
- Sadece iyi bir networke sahip olmak kişisel markalaşma için yeterli midir?
Bu doğrultuda birçok soru sıralayabiliriz. Ve tabi ki hepsini tek tek yanıtlayabiliriz. Ancak sanıyorum ki bu kadarı yeterlidir. Zaten hepsine aşağı yukarı aynı cevabı vereceğiz.
Dijital Markalaşma Olmadan Kişisel Markalaşma Olmaz
Tüm bunlar ve daha fazlası kişisel markalaşma için “gerekli”dir. Ancak bunlar kişisel markalaşma için “yeterli değil”dir. Çünkü günümüz dünyasında hayat büyük oranda dijitalde gerçekleşiyor. Alışveriş, inceleme, araştırma, haber alma, eğlence, içerik üretimi, iletişim, itibar yönetimi, reklam, pazarlama, kriz yönetimi, tanıtım, medya görünürlüğü vb. büyük oranda dijital platformlar ve sosyal ağlar aracılığıyla oluyor.
O nedenle eğer kişisel markalaşma gibi bir hedefiniz varsa, dijital markalaşma gibi kapsayıcı bir kavramı kuşanmak zorundasınız. Zira dijital markalaşma; dijital pazarlama ve marka yönetimi – iletişimi gibi iki ana disiplini bünyesinde barındıran çatı bir kavramdır. Kısacası dijital markalaşma olmadan kişisel markalaşma olmaz!
Bu arada dijitalde varlık göstermek sadece Instagram’da, Linkedin’de bulunmak anlamına gelmiyor. Yalnızca web sitesi, kurumsal bir mail adresine sahip olmak da dijital varlık için yeterli değildir. Tabi ki bundan, “herkes tüm mecralarda aktif olmak zorunda” gibi bir sonuç çıkarılmamalı. Ancak doğru dijital mecrada efektif bir dijital iletişim stratejisi bir zorunluluktur. Bu da dijital markalaşma kavramının uygulanmasıyla sağlanabilir.
Başta da belirttiğimiz üzere, dijital markalaşma; kuramsal fizikteki “her şeyin teorisi“ne benzemektedir. Kapsayıcıdır, çözüm odaklıdır, olmazsa olmazdır. Aynı zamanda bir misyonu temsil eder. Ve yine başlarda belirttiğim gibi insanlar kurumsallaştığı sürece, kurumlar da insanlaştığı müddetçe markalaşır.
Kişisel Markalaşma; uzun, zor ve fakat sizinle yaşamakla kalmayıp siz bu dünyadan ayrıldıktan sonra bile sizin var olmanızı sağlayacak bir vizyondur. Bu vizyonu ise ancak dijital markalaşma misyonuyla destekleyerek gerçekleştirebilirsiniz. Kısacası dijital markalaşma olmadan kişisel markalaşma olmaz!
Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.