Marka Türleri: Tescilin Etkisini Gösterdiği Coğrafi Alana Göre Markalar

A’dan Z’ye Marka Yönetimi konulu yazı dizimizin üçüncü bölümünde “Marka Türleri / Marka Çeşitleri Odağında Markaların Sınıflandırılması” konusuna değinmiştik. Bildiğiniz üzere bu konu; 6 ana başlık ile 14 alt başlıktan oluşuyor. Geçen haftalarda ilk 3 ana başlığı anlattık. Şimdiyse, marka türlerinden dördüncüsüne; “Tescilin Etkisini Gösterdiği Coğrafi Alana Göre Markalar”a değineceğiz.
Markaların Sınıflandırılması, diğer bir ifadeyle Marka Türleri / Marka Çeşitleri toplamda 6 ana başlık ve 14 alt başlıktan oluşmaktadır. Bu yönüyle Markaların Sınıflandırılması (Marka Türleri) konusunun oldukça kapsamlı olduğunu söyleyebiliriz.
Geçen hafta Marka Türleri’nin üçüncü ana başlığı olan “Tanındığı Çevreye Göre Markalar” konusunu anlatmıştık. Şimdi Markaların Sınıflandırılması konusunun dördüncü ana başlığına geçiyoruz: Tescilin Etkisini Gösterdiği Coğrafi Alana Göre Markalar.
Marka Türleri konusunun, Tescilin Etkisini Gösterdiği Coğrafi Alana Göre Markalar üst başlığı altında 3 alt başlık var. Diğer bir ifadeyle literatürde Tescilin Etkisini Gösterdiği Coğrafi Alana Göre Markalar 3’e ayrılmaktadır.
Bunlar;
Şimdi sırasıyla bu 3 alt başlık çerçevesinde marka türleri konusunu, tescilin etkisini gösterdiği coğrafi alana göre markalar perspektifinde açıklayacağız.
Marka tescilinin belli bir ülke içinde geçerli ve sınırlı olması halinde bu tür markalara “ulusal marka” denilmektedir. Bilindiği üzere marka tescilinin geçerliliği yerel ve global olmak üzere iki farklı düzeyde olmaktadır. Buna ek olarak eğer uluslararası marka tescili için bir adım atılacaksa yahut markanın kısa / uzun vadede böyle bir amacı söz konusuysa öncelikle markanın “ulusal marka” olarak tescil edilmesi gerekir.
Marka tescilinin Avrupa Birliği ülkelerinin tamamında geçerli olmasını temsilen Avrupa Topluluğu Markası tabiri kullanılmaktadır. Bu işlemin tam ismi Community Trade Mark’tır. Kısa ve bilinen şekliyle CTM olan bu sürecin yahut işlemin odağında tek marka başvurusuyla tüm AB üyesi devletlerde geçerli bir marka tescil belgesi almak vardır. Topluluk Markası olarak adlandırılan bu sistemin yürürlüğe girme tarihi ise 1996 senesidir
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye bir ülke olmamasına karşın Türk vatandaşları / Türk markaları, Paris Sözleşmesi gereğince CTM işlemi gerçekleştirebilmektedirler. Böylece Türk markalarının AB ülkelerinde korunması sağlanmaktadır.
Bu işlemin gerçekleştiği Topluluk Marka Ofisi’nin tam adı “Office for Harmonization in the Internal Market (Trademarks and Designs)” yani “İç Pazarda Harmonizasyon İçin Ofis (Markalar ve Tasarımlar)”dır. Adından da anlaşılacağı üzere OHIM’ın yetki alanı sadece markalarla sınırlı değildir. 2003’ten itibaren endüstriyel tasarımlar da bu birimin yetkisindedir.
Özetlemek gerekirse Topluluk Markası olarak adlandırılan tescil sistemi, AB topluluğu içerisinde malların ya da hizmetlerin serbest dolaşımı ilkesinin bir neticesi olarak ortaya çıkmıştır. Topluluk Markası çerçevesinde sağlanan koruma, belli bir sayıdaki topluluk üyesi ülkeyle sınırlanmamıştır. Diğer bir ifadeyle Topluluk Markası olarak tescil ettirilen bir marka tüm AB ülkelerinde geçerlidir
Madrid Sistemi; tıpkı Topluluk Markası olarak adlandırılan ve kısaca CTM şeklinde ifade edilen sisteme benzemektedir. CTM, AB üyelerini kapsayan marka tescil işlemiyken, Madrid Sistemi, AB’den daha geniş bir alanı kapsamaktadır. Diğer bir ifadeyle Madrid Sistemi, çok sayıda ülkede geçerliliği olan bir marka tescil sistemidir. Bu yüzden uluslararası düzeyde marka koruması yapmak için Madrid Sistemi odağında marka tescil işlemi gerçekleştirilmelidir.
Madrid Sistemi, marka sahiplerini; her ülkeye ayrı ayrı başvuru yapma zahmetinden, her ülkenin yasal mevzuatına uygun işlem gerçekleştirme zorluğundan ve her ülke için ayrı bir marka tescil ödemesi yapma külfetinden kurtarmaktadır. Özetle marka tesciline ilişkin işlemler (başvuru, devir, iptal, yenileme, yasal mevzuat takibi, ücret) Madrid Sistemi ile teke indirgenmiştir.
∴
Madrid Sistemi 1891’deki Madrid Anlaşması ile başlamıştır. Ancak bu anlaşmaya katılım sınırlı olmuştur. Bu nedenle 1989 yılında Madrid Protokolü kabul edilmiştir. Bu protokolün temel amaçlarını birkaç maddeyle özetlemek istiyorum. Böylece konuyu pekiştirmek mümkün olacaktır.
Madrid Sistemi’yle;
başvuru gerçekleştirilir. Ayrıca Madrid Sistemi’nin birden çok ülkede, tek bir tescil no ile, tek bir yenileme tarihiyle ve birden çok tescil elde etme gibi avantajları da vardır.
Bu arada Madrid Sistemi’nden yararlanabilmek için Madrid Protokolü’ne taraf bir ülkede yaşıyor olmak yahut markanın o ülkede yasal faaliyette bulunması gerekmektedir. Buna ek olarak Madrid Sistemi’ne dahil olmayan bir ülkede marka korumasının sağlanmadığı detayını da belirtmekte yarar var.
A’dan Z’ye Marka Yönetimi konulu yazı dizimizin “Marka Türleri / Marka Çeşitleri” bölümünde yer alan başlıklardan biri olan “Tescilin Etkisini Gösterdiği Coğrafi Alana Göre Markalar” konusuna değindik. Böylece markaların sınıflandırılmasına dair 6 ana başlıktan dördüncüsü değerlendirmiş olduk. Bir sonraki makalede ise markaların sınıflandırılması konusunun beşinci ana başlığını değerlendireceğiz.
Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.
Abone olduğunuz için teşekkür ederiz.
Bir şeyler yanlış gitti.
Asla spam yapmayacağız.