Değişime ayak uydurmuş bir reklamcı algı yönetimi sürecinde dijital varlıkları nasıl kullanacağını bilmeli yani “bilgi”ye açık olduğu kadar “bilgi”yi kullanabilir olmalıdır.

Dünya medyası 2004’ten sonra mecburi bir yeniden yapılanma sürecine girdi. Bu arada kurumsal firmaların ve geleneksel medyanın, sosyal medyaya başlarda göstermiş olduğu direnişin, Rönesans’a ayak direyen Katolik Kilisesi’yle benzerlik gösterdiğini düşünüyorum. Biraz uç bir misal olabilir fakat birbirinden tamamıyla farklı gözüken bu örnekte yer alan tarafların en belirgin ortak özelliği, “bilgi” üretimine ve “bilgi”nin yayılmasına karşı göstermiş oldukları küçümseyici tavırdır.

Sonuç olarak ne oldu derseniz elbette ki direnmeyi bırakıp “bilgi”ye ayak uydurmak zorunda kaldılar.

Dünya Değişiyor Ama İnsanlar Aynı

Eskiden ülkemizdeki her birey potansiyel bir şair adayıydı. Bu inanış günümüzde de değişmedi. Evet, Nihal Atsız’ın deyimiyle ülkemizin nüfusu oranınca şairimiz var. Hatta anasının karnındaki bebekleri de sayarsak nüfus fazlası şair oranına sahibiz. Bu benzetmeyi ve şiirini gidişatına yönelik yarı hüzünlü tespiti bugün istatistiksel olarak kanıtlama olanağımız olduğu için şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Nihal Atsız baştan sona haklıymış.

Algı Yönetimi Stratejisi

Bu teoriyi günümüze uyarlayacak olursak ülkemizde herkes şair olduğu gibi artık herkes gazeteci, herkes marka yöneticisi, herkes dijital pazarlama uzmanı ve herkes reklamcıdır. Kısacası dünya değişiyor ama insanlar aynı…

İyi “Reklam”cı Olmanın Koşulu

2000’li yıllarda internet kullanımının artışıyla ve internetin Web 2.0’a evrilmesiyle doğru orantılı olarak artan web siteleri ve dijitalleşme, yerini kategorisel web sitelerine ve sosyal ağlara bırakmıştır.

Konumuzla ilgili olduğu için haber sitelerini baz alarak devam etmek istiyorum. Bugün dahi denetimden yoksun olan online haber siteleri; önüne geleni, yaptığı yalan haberlerle karalayabilecek konumdadır. Ben bu durumdan muzdarip birçok şirket/KOBİ tanıyorum. Birkaç aylık kazançlarını, markanın itibarını kurtarmak için harcayan firma sahiplerinin asıl sorunu, bu süreci “kontrol” edecek bir reklam ajansı bulamamalarıdır. Çünkü az önce söylediğim gibi, ülkemizde artık herkes reklamcıdır. Fakat reklamcıyım demekle reklamcı olunmuyor.

Sırf reklam ajansınız için hazırladığınız sıradan bir web sitesi sizi iyi bir reklamcı yapmaz. Hatta diploma bile sizi iyi bir reklamcı yapmaz. Günün problemini bilmek, çözüm üretmek veya üretilen çözümün kalıcılığını sağlamak reklamcının başlıca görevleri arasındadır. Bunu yaparken reklamcı “bilgi” üretimine eğimli olmalı ve “bilgi”nin yayılmasına dair püf noktalarını kesinlikle bilmelidir. Tüm bunlar iyi reklamcı olmanın koşullarından sadece birkaçıdır.

Algı Yönetimi

Öncelikle şu detayı belirtelim; algı yönetimi yalnızca problemli, pürüzlü işleri toparlamak için kullanılmaz. İkinci olarak ise bence “algı” sözcüğünü şöyle kısaca bir tanımlayalım. Böylece kavramı anlamlandırmamız kolay olur.

Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “Algı” sözcüğü şöyle tanımlanıyor;

Algı: Bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma, idrak…

Bu durumda, algı yönetimi sadece bir kişi ya da markanın olumsuz itibarını olumlu bir duruma çekmek için değil “no name” diye adlandırılan yazar, şair, eğitmen, konuşmacı, sektör profesyoneli, uzman, danışman iş insanı vb. için de uygulanabilir. Hatta bir KOBİ ya da piyasaya yeni çıkarılan bir ürün/hizmet için de algı yönetimi yapılır. Diğer bir ifadeyle algı yönetimi yalnızca kurumsal düzeyde ya da sadece kişisel anlamda gerçekleştirilebilecek sınırları olan bir süreç değildir. Her kurum, kişi, ürün/hizmet ya da süreç için algı yönetimi taktikleri uygulanabilir.

Algı Yönetimi Danışmanlığı

Algı Yönetiminin Aşamaları

Algı yönetiminin birçok aşaması vardır. Bu; denge gözetilerek yürütülmesi gereken, detayları olan ve hata kabul etmeyen bir süreçtir. Öyle ki bazen bu sürece marka dâhil edilmemelidir. Diğer bir ifadeyle firma bu süreçte seyirci koltuğunda oturmak zorunda kalabilir. Kısacası bu süreçte kontrol sadece ve sadece projeyi üstlenen ve stratejiyi çizen ekipte olmalıdır. Çünkü algı yönetimi süreci adeta pamuk ipliğine bağlıdır. En ufak bir yanlış uçurumdan yuvarlanmak anlamına gelir.

Bu arada algı yönetimi sürecinin herhangi bir süresi, tekrarı ya da telafisi yoktur. Önemli olan hedefe en çabuk ve sıfır hatayla ulaşmaktır.

İtibar Yönetiminde Simulasyon Yöntemi

Değişime ayak uydurmuş bir reklamcı algı yönetimi sürecinde dijital varlıkları nasıl kullanacağını bilmeli yani “bilgi”ye açık olduğu kadar “bilgi”yi kullanabilir olmalıdır. Böylece basit bir manşetle ya da Twitter’da paylaşılan herhangi bir tweetle marka ya da kişi itibarını kaybetmez. Daha doğrusu o markanın ya da kişinin, dijital veya geleneksel medya aracılığıyla olabilecek her türlü itibar saldırısına karşı duracak güç ve altyapısı olur.

O halde diyebiliriz ki algı yönetimi sadece olay sonrası veya olay anı için değil olay öncesi için de gereklidir.

Mesela ben itibar yönetimi eğitimi ve itibar yönetimi danışmanlığı için kendi geliştirdiğim “Simulasyon Yöntemi”ni uyguluyorum. Bunun detaylarına şimdilik değinmeyeceğim ama yeri gelmişken şunu belirteyim; bana kalırsa her profesyonelin bir algı yönetimi stratejisi olmalıdır. Aksi halde yapılan eğitim ya da danışmanlık algı yönetimi odağında olmaktan çıkar sıradan bir dijital okuryazarlık eğitimi / danışmanlığı halini alır.


💡 KOBİ’ler İçin Dijital Pazarlama

Bülten Aboneliğinizi Aktifleştirin

Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.

Abone olduğunuz için teşekkür ederiz.

Bir şeyler yanlış gitti.