Bilgi Devriminin Babası: Google’ın Marka Hikayesi

“Marka Hikayeleri” temalı yazı dizimizin bu bölümünde bilgi devriminin babası olarak lanse edilen Google’ın marka hikayesinden bahsedeceğiz. Buna göre; bu makalede Google nasıl kuruldu?, Google’ın marka stratejisi nedir?, Google ürünleri nelerdir?, Google’ın sloganı nedir? başta olmak üzere birçok soruya yanıt vereceğiz.
Google’dan önce herhangi bir konuda bir araştırma yapacağımız zaman elimizin altında ne olduğunu hatırlıyor musunuz? Unutmuş gibiyiz, öyle değil mi? Sanki Google ile doğmuşuz ve Google ile büyüyoruz. Tamam, kabul ediyorum elbette bir zamanlar ansiklopediler ve sözlükler vardı. Ama bunları hatırlamak gittikçe zorlaşmıyor mu?
İşte, bugün; bu konuda devrim yapmış, alışkanlıkları yerle bir etmiş bir markayı ele alacağım; Google’ı! Evet, Branding Türkiye’nin ilgiyle takip edilen “Marka Hikayeleri” yazı dizisinde bu defa konumuz Google… Bu makalede tüm detaylarıyla bilgi devriminin babası diye tabir ettiğimiz Google’ın marka hikayesi yer alıyor.
1995 yılında Larry Page ve Sergey Brin, Standford Üniversitesi’nin yurt odasında 5 yıl sonra günde 100 milyon internet aramasıyla baş edecek bir sistem kurmak için kolları sıvadı. Şu anda milyonlarca hatta milyarlarca insanın hayatını etkileyen şirketlerin, garaj ya da yurt odası gibi küçücük alanlarda başlaması tesadüf mü bilemiyorum ancak bu başlangıç Google’ı şu anda günde 1 milyar kullanıcı ile ilgilenen bir marka haline getirdi.
Google işe basit bir arama motoru olarak başladı ancak günümüzde Android, Picassa, Google Applications, Youtube, Google Auction gibi akıllı telefonlarda da var olan uygulamaları da bünyesine alarak bir internet güç santraline dönüştü.
Şirket yalnızca 10 yıl içerisinde Silikon Vadisi’nin en büyük oyuncularından biri haline geldi. 1990’ların sonunda Altavista gibi arama motorlarını alt etti. İki zeki ortak tarafından kurulup tescilli bir marka haline geldiğinde ise Google; yetenekli ve girişimci ruhlu insanlardan oluşan ekibini kurmaya başladı. Teknik olarak bakıldığında yetenekli bilgisayar mühendisleri ile iş görüşmeleri yapsalar dahi kendileriyle aynı girişimci ruhuna sahip olmayan kişileri asla işe almadılar. Google’ın şu anda tüm dünyada yaklaşık 20.000 çalışanı bulunuyor.
“Googol” matematikteki büyük sayılardan biridir. Ünlü matematikçiler 1 sayısına 100 sıfır eklenerek bulunan sayıya Googol adını vermiştir. İki ortak bu kelimenin söylenişini daha da kolaylaştırarak Google kelimesini türetmişlerdir. Şirket isminin hakkını vermiş görünüyor. Zira Google şu an tıpkı bu sayı gibi koskocaman bir şirkettir.
Google’ın misyonu; “Dünyadaki bilgileri düzenleyerek evrensel olarak ulaşılabilir ve kullanışlı hale getirmek.” şeklinde tanımlanıyor.
Google, bunun 300 yıl süreceğini düşünüyordu fakat bu misyonu tamamlamak 5 yıldan fazla sürmedi. Şirket, işe web odaklı başladı. Ancak amacını hep webten daha büyük bir şey olarak gördü. Zira Google, kurucuları için tam anlamıyla bir iletişim yolu ve düşünce sistemi idi. Başlangıçta amaç; Google’ı her şeyi bilen bir arama motoru haline getirmek, insanların aradığı, merak ettiği her şeyi şaşırtıcı bir şekilde önlerine dökebilmekti. Sonraki adım ise bunu bir sisteme dönüştürmekti.
Google’ın en önemli iddiası kullanıcılarının aklını okumaktır. Bunu yapmasını sağlayan şey ise; kullanıcılarının arama amaçlarının ne olduğu ile ilgili veri tabanına sahip olmasıdır. Özetle; Google’da arayacağınız şey, aklınızdaki sorulardır. Bu da neredeyse zihninize bir cihaz yerleştirmekle eşdeğerdir. Şirket bu anlayışıyla, bilgi kullanımının net olarak hayatlarımızı daha iyi, daha kolay bir hale getireceğine ve kararlarımızın daha etkili bir hale geleceğine inanıyor.
Örneğin; griple ilgili aramalara bakılarak, en çok neler hakkında arama yapılıyor, ne sıklıkta vs gibi bilgilerle hastalıklarla ilgili önleyici yöntemler geliştirilebilir.
Bilgi devriminin babası olan Google’ın resmi olmayan ancak kendisiyle özdeşleşen ve aslında Google’ın da kabullenmiş olduğu şöyle bir sloganı vardır;
Don’t Be Evil
Bu cümlenin Türkçe tercümesi: “Kötülük Etme”dir.
∴
Bu slogan her ne kadar çalışanların ve şirketin bakış açısını simgelese de yahut müşterilere iyi niyetle yaklaşılarak karar alındığı ifade edilse de dünyadaki milyonlarca bilgiyi tarayan ve birçok şirketle anlaşma yapıp bilgi ve data paylaşımı içinde olan Google’ın çok da masum olduğu söylenemez. Öyle değil mi?
Yine de Google, her yeni bir ürün çıkarmayı planladığında, herhangi bir devlet ya da şirket bir arama emri verdiğinde bunun kötülük etme sloganlarına uygun olup olmadığını düşündü. Buna göre Google;
Şeytani bir fikir miydi?
İnsanları mutlu edecek miydi?
Yoksa faydalı olmasından çok zararı mı olacaktı?
şeklinde sorularla kendini sınamış olmalı.
Öte yandan Google’ın kullandığı ve kendine düstur edindiği bu sloganı aslında günümüzde tüm şirketler düstur edinseydi dünya hiç de fena bir yer olmazdı. Ne dersiniz? Ama elbette Google gibi internetteki tüm bilgi akışına sahip bir şirketin bunu nasıl uyguladığı da başka bir tartışma konusu.
Google’ın genel amaçlarının dışında başlangıçta pek bir marka – pazarlama stratejisi belirlediği söylenemez. Başta da belirttiğimiz gibi Google’ın amacı “dünyadaki tüm bilgileri bir araya toplayıp düzenleyerek işe yarar hale getirmek”ti. Buna bilgi ile dünyayı yönetmek de diyebiliriz.
∴
Google; web odaklı bir projeydi. Ancak herhangi bir internet girişimin yapacağı şekilde davranışlar sergilemedi. Örneğin açılış sayfasına hiç reklam almadı. Diğer arama motorları gibi insanların dikkatini dağıtan afişler, pop-uplar Google’da yoktu.
Şirketin kurucusu olan iki ortak, özellikle ilk zamanlar bu şekilde reklam almamaya özen gösterdi. Öte yandan yüzlerce kullanıcıya ve veriye ulaşmalarına rağmen bu şekilde para kazanamıyorlardı ve para kazanmak için bir planları da yoktu.
Sonra akıllarına bir fikir geldi. Eğer rahatsız edici pop-up, dikkat dağıtan afişler vs. yerine yazı esaslı reklamları gösterirlerse hem para kazanabilirler hem de kullanıcıları rahatsız etmeden güzel bir deneyim yaşatabilirlerdi.
Günümüzde de kullanıcı deneyimi konusunun ne kadar önemli olduğundan hep bahsediyoruz. Google bunu önceden keşfederek farkını ortaya koymuş bir şirkettir. İşte bu şekilde Google; 2000 yılının Ekim ayında çevrimiçi reklamcılık stratejisini kullanarak aradığınızda karşınıza çıkan metin reklamları ile kazanç elde etmeye başlamış oldu.
Gmail ürünü çıkarılmadan önce bunun bir delilik olduğu düşünüldü. Bu konua en büyük itiraz elektronik posta üzerinden para kazanılmayacağıydı. Ancak tam tersi bir durum söz konusuydu. Örneğin kayak tatili ile ilgili bir e-posta aldığınızda daha sonra kayak tatili ile ilgili reklamları görebilecektiniz. Bazıları bunun korkunç bir fikir olduğunu düşünüyordu.
Birçok itiraz ve şaşkınlığa rağmen Google, 1 Nisan’da Gmail’i hizmete soktu. Başta bu bir şaka olarak görüldü. Ancak doğru bir girişim yapılmıştı. Zira hedef reklamlar ile Google adeta bir para makinesine dönüştü.
Bilgi devriminin babası Google; sadece bir arama motoru olarak kalmadı. Hep kendi uygulamalarını üretti. Ayrıca diğer şirketlere karşı işbirlikçi oldu. Öte yandan Youtube gibi uygulamaları da bünyesine katmayı başararak hep günceli yakalamayı başardı. Kısacası Google bir yönüyle de adeta teknoloji fenomeniydi.
Her değişime uyum sağladığını gösteren örneklerden birine bakacak olursak; Apple’ın kurulmasından sonra yaşanan bilgisayar devrimiyle birlikte masaüstü bilgisayarların revaçta olmasıyla birlikte Google buna uygun stratejiler de geliştirdi. Mesela donanımlarını az maliyetli olacak hale getirdi ve bir sistem inşa etti.
∴
Google’da daha o zamanlar 4 milyon GB bilgi vardı. Bu süreçte Google bulut bilişim adlı bir özelliğe geçiş yapmaya karar verdi.
Günümüzdeki bulut sisteminden bahsediyorum. Her şeyin sunucuya alınması ve profesyonellerin onu idare etmesi…
Günümüzdeki sorunların başında her şeyimizin bilgisayar, telefon, tablet, laptop gibi cihazlarda olmasıdır. Zira onu düşürebilir, kırabilirsiniz. Ve bir anda her şeyinizi kaybedebilirsiniz. Bulut sisteminde böyle bir risk yoktur. Ayrıca buluttaki bilgi her ihtiyacınız olduğunda kullanabilir. Ve siz nerede olursanız verileriniz de orada olur. Bulut sistemi bir anlamda her şeyin dijitalleşmesi ve ayrıca verinin donanımdan bağımsız olması anlamına gelmektedir.
Bu arada bulut sisteminin avantajlarının yanında Google için çeşitli handikapları da vardı. Suç soruşturmalarında Google verileri hayati önem taşıyordu. Bu noktada bulut sistemi, bu bilgilere izinsizce ve kolayca girilebilmesi açısından hükumetlerin işini oldukça kolaylaştırıyordu. Hatırlarsanız yazının başında Google’ın istese de çok masum kalamayacağını söylemiştim.
Çin’de 2009’da internet kullanıcılarının sayısı, ABD’nin nüfusunu geride bırakmıştı. Gelişen bir pazara sahip olmalarına rağmen Çin’in sansürcü bir hükumeti vardı.
Google, Çin’de ofis açmayı düşünüyordu. Ancak bunun için bazı arama sonuçlarını bloke etmesi gerekiyordu. Ayrıca güvenlik duvarını kimlerin geçebileceğine Çin Hükumeti karar veriyordu. Her şeye rağmen Google Çin’de ofis açtı. Amaçları Google Mountain View gibi bir ofis yapmaktı. Ancak Amerikan ve Çin kültürlerinin farklı olmasından dolayı bu pek mümkün değildi.
Çin hükumeti; Çin’den yapılan aramalarda Tibet’in Özgürlüğü, Tiananmen Meydanı Protestoları gibi konuların sonuçlarının Çin’in dışındaki ülkelere yansıtılmasını istemiyordu. Dolayısıyla da bu konuda bir takım yasaklar koyuyordu. Hatta Çin, Ocak 2010’da yapılan bir siber saldırıdan dolayı Google’ın bazı verileri açmasını istedi. Buna izin verilmediği takdirde Google’ın Çin ofisini kapatılacağı bildirilmişti.
Google ürünlerine bakıldığında, Google’ın hemen hemen her alanda parmağı olduğunu ve hatta Google’ın dijital dünyadaki zemini oluşturduğunu söyleyebiliriz. Google ürünleri olmaksızın bir yaşam düşünemiyoruz.
Google, başta; Google Search, Google Chrome, Google Maps, Google Translator, Blogger, Android, Gmail, Google Doc, Google AdSense, Youtube olmak üzere, hem bireysel kullanıcıları hem işletmeleri ilgilendiren ürünleriyle her zaman gündemi takip eden ve kendini sürekli geliştiren bir marka olmuştur. Önceden sadece offline (tv,dergi. vs) reklam yapabilen işletmelerin artık ölçülebilir, raporlanabilir ve hedeflenebilir online reklamlar açabilmesi Google’ın devrimi ile olmuştur. (GoogleAdwords, GoogleAdsense)
∴
Bu arada popüler arama motoru; video ve mobilin her şeyden önemli olduğu günümüzde, Youtube’un önemini fark etmiş ve bu mecrayı satın alarak bünyesine katmıştır. Bu durum Google’ın dijitaldeki nüfuzunu ve datasını daha da arttırmıştır.
Google ürünleri bu saydıklarımla sınırlı değil. 100’den fazla uygulaması bulunan Google aynı zamanda Google Plus adlı bir sosyal ağa da sahiptir.
Tüm bunlar aslında Google’ın neden bilgi devriminin babası şeklinde lanse edildiğini de kanıtlar nitelikte…
Google deyince akla: Aradığını çok hızlı bulma, güven, işbirliği geliyor!
Google, yılda 1 milyondan fazla iş başvurusu alıyor. İnsanlar Google şartlarında çalışmak için can atıyor. Hatta bu durum kavram olarak sözlüklere bile girdi. Öte yandan Google teknolojik olarak popüler kültürün bir parçası haline gelmiş durumda ve şu anda dünyanın en büyük arama motoru…
∴
Daha çok ayrıntı olsa da bilgi devriminin babası olarak lanse edilen Google’ın marka hikayesi genel olarak bunlardan ibaret. Bir sonraki bölümde farklı bir markanın marka hikayesine değineceğiz.
Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.
Abone olduğunuz için teşekkür ederiz.
Bir şeyler yanlış gitti.
Asla spam yapmayacağız.