Türkiye’de belli bir girişimcilik algısı ve bu anlamda bir ekosistem oluştu diyebiliriz. Peki ya yatırımcılar? Neden yatırımcılara mükemmel gözüyle bakılıyor? Evet. Abartmıyorum. Gerçekten de durum böyle. Eğer böyle olmasaydı yatırımcılara yönelik eğitim, etkinlik, kitap kısacası içerik üretilirdi. Şimdi bu gerçek odağında Türkiye’de melek yatırımcılar niye hep pohpohlanıyor? sorusuna yanıt arayacağız.
Dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama hemen hemen tüm bloglar, dergiler, gazeteler, uzmanlar, akademisyenler, gazeteciler, mecralar, eğitmenler vs. girişimcilere tavsiye veriyorlar.
- Konferanslar girişimcilere yönelik.
- Eğitimler girişimciler için.
- Panellerde girişimcilere soru soruluyor.
- Etkinliklerde stant açanlar, girişimciler.
- Yarışmak zorunda olan girişimciler.
- Kendini anlatmaya mecbur olan girişimciler.
- Hata yapmaması gereken girişimciler.
- Hata yapıldığında bedel ödemesi gereken girişimciler.
- Mentore ihtiyacı olan girişimciler.
Peki ya yatırımcılar?
Türkiye’de Melek Yatırımcılar Sürekli Pohpohlanıyor
Öncelikle kafalarda oluşacak bir düşünceye savunma yaparak başlayayım. Belki içten içe “ama girişimcinin paraya ihtiyacı var” diyenler oluyordur. Pekala, bunu kabul ediyorum. Ama sizler de şunu kabul edin; yatırımcının da yeni iş modellerine, yeni pazarlara, yeni kazanç kaynaklarına, yeni teknolojilere, yeni zihinlere ihtiyacı var. Dolayısıyla burada yatırımcı sırf parası var diye girişimciden daha üstün konumda olmamalıdır. Türkiye’deki yanlış ama kemikleşmiş bir diğer anlayış da girişimcinin yarış atı olarak görülmesidir.
Girişimci Demek
Türkiye’de, girişimci denildiğinde akla hemen şunlar gelir;
Eğitim alması gereken girişimcidir. Mentöre danışması gereken girişimcidir. Kendini/Girişimini kuluçka merkezine kabul ettirmek için ter dökmesi gereken girişimcidir. Ailesine ve yakın çevresine karşı direnç göstermesi gereken girişimcidir. Girişimine patent almak için yatırımcıya büyük hisse vermesi gereken girişimcidir. Yatırımcıya hoş gözükmek için reklam – pazarlama faaliyetlerine para dökmesi gereken girişimcidir. Gerekirse öğle yemeğinde simit ve çay yemesi gereken girişimcidir. Bedel ödemesi gereken girişimcidir. Yatırımcıya karşı boynu kıldan ince olması gereken girişimcidir. Yatırım aldıktan sonra projeyi ayakta tutması gereken girişimcidir. PR yapması gereken girişimcidir. Satışı düşünmesi gereken girişimcidir. Ekibi yönetmesi gereken girişimcidir. Gerekirse kendi çayını gidip mutfaktan kendi alacak olan kişi girişimcidir. Tavsiyeye ihtiyacı olan girişimcidir. Akıl alması gereken girişimcidir. Gerekirse 16 – 17 saat çalışması gereken girişimcidir.
Ben bu listeyi çok rahat bir şekilde uzatırım. Çünkü ekleyebileceğim çok söylem var. Ancak uzatmaya gerek yok. Zira girişimciye tepeden bakan bu söylemlerin sayfalar dolusu olmasıyla 2 satır olması arasında pek bir fark yok!
Meselenin ana fikrine gelecek olursak;
“girişimciysen katlanacaksın”
Problem Girişimci Değil
Türkiye’de asıl problemin girişimciler olduğunu düşünmüyorum. Diğer yandan bana kalırsa önce değiştirilmesi gereken bir anlayışın var. Şöyle ki; bence girişimciler için söylenenler yatırımcılar / melek yatırımcılar için de söylenmelidir.
Örneğin; melek yatırımcılar da eğitim almalıdır. Melek yatırımcıların da tavsiyeye ihtiyacı vardır, melek yatırımcı da bedel ödemelidir (sadece para değil) ve melek yatırımcı da mentor edinmelidir.
- Böylece bir girişime yatırım yaptıktan sonra o girişimi ayakta tutmak için “%bin kâr ettik, hadi siz de yatırım yapın” şeklinde balon haberlere gerek kalmaz.
- Böylece yatırımcı bugünü ve yarını okuma donanımına sahip olur.
- Böylece yatırımcı ekonomiye can verir.
- Böylece yatırımcı geleneksel işlerden yakasını kurtarıp yazılım, inovasyon odaklı projelere destek olur.
- Böylece yatırımcı “3F Fenomeni“ne uygun hareket eder.
Algı Yönetimiyle Ekosistem Canlandırılamaz
2012’de, 22 yaşındayken başladığım girişimcilik serüvenimde, girişimciler kadar yatırımcıların da kendini geliştirmesinin önemini fark ettim. Bu nedenle eğitimlerimde ve konferanslarımda, kitaplarımda ve makalelerimde girişimcilere olduğu kadar yatırımcılara da bir takım ipuçları vermeye çalışıyorum.
Bu arada piyasadaki yatırım haberlerini okurken ve “vay be!” derken birkaç kez düşünün. Çünkü genellikle işler kötüye giderken “her şey mükemmel” haberleri pompalamaya alışmış yahut buna alıştırılmış bir ekosistemimiz var. Bu pr stratejisi kimin fikriyse kelimenin tam anlamıyla vasat. Hem zaten algı yönetimi dediğimiz şey, bu değildir.
Neyse…
Evet, bu ülkede 6 ay, 1 yıl geçmeden %100’ün üzerinde kârlılık açıklayan birçok girişimin battığını gördük. Hadi bugün döviz artışı vardı da bu girişimler patır patır döküldü. Ama bu bahsettiğim anlayış bugünün meselesi değil ki. Ben yıllardır süregiden bir durumdan bahsediyorum. Evet ekosistemimizin olayı veya özeti bu… Oysa böylesi basit bir algı yönetimi anlayışıyla ekosistem canlandırılamaz.
∴
Sonuç olarak; girişimciler kadar yatırımcıların da bir kendini sürekli geliştirmesi gerektiğini, girişimciler gibi yatırımcıların da dijital odaklı, yazılım ve inovasyon içeren işlere ilgi göstermesi gerektiğini ve girişimcilerden daha çok yatırımcıların işe inanması gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca yatırımcıların pohpohlanması bireylerden çok sisteme zarar vermektedir. O nedenle bu anlamsız alışkanlığı da artık bir kenara bırakalım. Emin olun o zaman, yani yatırımcıların farkındalığı arttığında her şey daha mükemmel olacak
Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.