Çeşitli sosyal ağlarda ama özellikle Linkedin’de sık sık sosyal medya uzmanı olmak isteyenlerle karşılaşıyorum. Genelde gelen mesajlarda “nasıl sosyal medya uzmanı olurum?” tarzında sorular soruyorlar. Aslında cevap çok basit ama ben yine de uzun uzun anlatacağım.
Türkiye’de birçok blogda bu tarz başlıklar görürsünüz. Kimisi yurtdışındaki bloglardan aldığı bilgiyi sitesinde aynen veya kısmen yayınlayarak bu konuya değinirken kimisi de oradan buradan gördüğü duyduğu kadarıyla “nasıl sosyal medya uzmanı olunur?” odaklı bir yazı hazırlıyor.
Kolay okunsun diye midir bilmiyorum ama maddeler halinde örneğin “sosyal medya uzmanı olmak için 10 kural” gibi içeriklerle bu konu çabucak ve basitçe geçiştiriliyor. Daha evvel de farklı bir makalemde ifade etmiştim sosyal medyada başarılı olmanın 10 kuralı, sosyal medya uzmanı olmanın 7 şartı veya sosyal medya uzmanlarına 3 tavsiye gibi clickbait’lere aldanmayın. Deyim yerindeyse bunlara pek bel bağlamamanızı öneririm. Zira sosyal medyada başarılı olmak için sadece sosyal medyayı bilmek, anlamak ve takip etmek yeterlidir. Lafın kısası sosyal medya uzmanı olmak için yapılması gerekenlerin başında sosyal medyayla iç içe olmak geliyor.
Sosyal Medya Uzmanlığı
Şimdi “Nasıl sosyal medya uzmanı olunur?”dan birkaç adım uzaklaşıp bununla yatay anlamda bağlantılı olan başka bir konuya değinmek istiyorum. Şirketlerin, özellikle de KOBİ’lerin sosyal medya, dijital pazarlama ya da seo konularına yaklaşımını hepimiz biliyoruz.
Yeni nesil reklam mecraları ve pazarlama stratejileri KOBİ’lerin pek umurunda değil. Ne yazık ki yerli firmaların birçoğunda aynı anlayış var. Dijital pazarlamayı ve dahi sosyal medya pazarlamasını gereksiz görüyorlar. Dolayısıyla bu konuda yatırım yapmayı daha doğrusu dijital için bütçe ayırmayı istemiyorlar. Bunun nedeni KOBİ’lerin bilgisizliği değil KOBİ’lere daha önce hizmet vermiş olan “sosyal medya uzmanları”dır
Evet, sosyal medya uzmanı olmadığı halde öyle davrananların meydana getirdiği problemlerin başında bu geliyor. İşten anlamayan ama anlıyormuş gibi yapanlar; işletmeleri sosyal medyaya küstürüyorlar. Bu da beraberinde gerçek uzmanların istihdamına engel oluyor.
Nasıl Sosyal Medya Uzmanı Olunmaz?
Tekrar konuya dönecek olursak bir konuda uzman olmanın şartları o konuda konuşabilmek, o konuyu yazabilmek, o konuda farklı uygulamalar ya da metotlar geliştirebilmektir.
Öyle olmadığı halde kendisine “sosyal medya uzmanı” diyenlerin şirketlere sağladıkları ise yalnızca Google’dan görsel bulup “günaydın”, “iyi haftalar”, “iyi bayramlar” ya da “iyi seneler” mesajıyla paylaşmak… Sosyal medya uzmanlığı adı altında yapılan iş bundan ibaret olunca, işletmeler de haliyle sosyal medyayı hiçbir faydası olmayan bir reklam modeli olarak görüyor. Sonuç itibariyle şirketin sosyal medya yönetimi ya patronun bir yakınına ya da şirketteki herhangi birine emanet ediliyor.
İçten içe “hala böyle düşünen veya bu şekilde davranan firmalar var mı?” diyor olabilirsiniz. Hatta abarttığımı da düşünüyor olabilirsiniz. Fakat hayır, kesinlikle abartmıyorum. Aksine, az bile söylüyorum. Mesela ben ismini vermek istemediğim ama büyük sermayeli bir şirketin kurumsal iletişim müdürünün aslında reklam, pazarlama, iletişim ve medya süreçlerinden bihaber bir rehber öğretmen olduğunu bile gördüm. Çok gülünç ama bir o kadar da acınası bir durumdu.
Evet tüm bunlar nasıl sosyal medya uzmanı olunmaz? sorusuna güzel bir cevap olmuştur diye düşünüyorum. Lakin yine de özetleyeyim;
- İyi bir eğitim almadan
- İyi bir staj deneyimi yaşamadan
- İyi bir yöneticiyle çalışmadan
- İyi bir okuyucu olmadan
- İyi bir dinleyici olmadan
sosyal medya uzmanı olmak mümkün değildir.
KOBİ’ler Kazanılmalı
Dijitale yapılan reklam yatırımlarından ve dijital için ayrılan reklam bütçelerinin geleneksel marka – pazarlama ve PR bütçesini geçtiğinden haberiniz var mı?
KOBİ’lerin dijitale olan tavrını değiştirmezsek istihdamdaki sirkülasyonu da sağlayamayız.
Bu konudaki istatistikleri takip etmenizi öneririm. Yeri gelmişken belirteyim, Branding Türkiye’nin “Raporlar” kategorisinde birçok farklı sektör ve alana dair önemli istatistikleri ve raporları yayınlıyoruz. Kesinlikle göz atmanızda yarar var. Ben hemen her konferansta bu raporları referans göstererek az da olsa istatistiklere değiniyorum. Zira istatistikler önemli. Ancak KOBİ’lerin dijital pazarlamaya bakışını yok sayıp sırf büyük sermayeli şirketlerin dijitale ayırdıkları bütçelere odaklanırsak ve bunlara yönelik rakamları baz alarak dijital pazarlamanın gidişatını yorumlarsak sadece kendimizi kandırmış oluruz. Çünkü dijital reklamlara ayak direyen ve örneğin sosyal medyanın profesyonellere emanet edilip edilmemesinin bir öneminin olmadığını düşünen KOBİ’ler var.
Zaten benim kaygım ve kazanmak istediğim kesim büyük sermayeli şirketler değil, KOBİ’lerdir. Ayrıca KOBİ’lere danışmanlık yapacak olan uzmanlar da önemli. O yüzden meseleye bu denli detaylı şekilde ve eleştirel yaklaşıyorum.
Şunu unutmamamız gerekiyor ki KOBİ’lerin dijitale olan tavrını değiştirmezsek istihdamdaki sirkülasyonu da sağlayamayız. Kısacası söylemek istediğim; öyle ya da böyle KOBİ’leri umursamak zorundayız.
KOBİ’leri İknanın Yolu
KOBİ’leri ikna etmenin ilk yolu onlara çok ufak bütçelerle iyi bir müşteri kitlesine ulaşabileceklerini anlatmaktır. Bu arada bir KOBİ için markalaşmak hem çok kolay hem de zordur.
Çünkü KOBİ, markalaşmanın kolay olup olmayacağını büyük oranda kendisi belirler. Öte yandan yeni medyaya, dijital pazarlamaya, yeni nesil reklam mecralarına direnç gösteren KOBİ zor markalaşır. Fakat dijitali içselleştirebilen ve bütçesine göre bir dijital ilerleme stratejisi hazırlayan / hazırlatan KOBİ için markalaşmak oldukça kolaydır.
Hem zaten dijitalleşen dünyada her şey bu kadar kolaylaşmışken, daha fazla müşteriye ulaşmak mümkünken bunlara ayak diremek niye? Bunu pek anlamıyorum. Dijital pazarlamaya ayrılacak ufak bir bütçeyi kasada bekletmek bir KOBİ’yi zenginleştirmez. Onu dijital pazarlama için harcamak da KOBİ’yi fakirleştirmez. Her şey bu denli ortadayken ve rekabette öne geçmenin fırsatı varken dijitale ve sosyal medyaya mesafeli olmaya değer mi? Bence HAYIR!
∴
KOBİ’leri ikna etmek için uğraşırken biraz lafı uzattım farkındayım. Şimdi tekrardan kendini sosyal medya uzmanı zanneden ve KOBİ’lerin dijitale mesafeli olmasına sebep olan kişilere dönmek istiyorum.
Küçük ya da büyük sermayeli olsun hiç fark etmez; kimse onlarca, yüzlerce kişinin ekmek yediği bir işletmenin, bir KOBİ’nin daha çok kazanma ihtimalini baltalamamalıdır. Kısacası gerçek manada sosyal medya uzmanı olmadan kimse kendine sosyal medya uzmanıyım dememelidir.
İK Uzmanına Büyük Sorumluluk Düşüyor
Sosyal medyayı aktif olarak kullanmayan kişileri sosyal medya uzmanı diye işe alan İK yöneticileri de en az sosyal medya uzmanı olmadığı halde sosyal medya uzmanıyım diyen kişiler kadar suçludur. O nedenle ben eğitimlerime özellikle bir İK’cı katıldığında daha çok mutlu oluyorum. Çünkü bu kişiler sosyal medya uzmanı olmak için değil sosyal medya uzmanını tanımak için bu eğitimi alıyorlar. Bir nevi mesleklerini daha iyi yapmak için zamanlarından ve bütçelerinden fedakârlık yapıyorlar ve sosyal medya eğitimlerine katılıyorlar. Keşke kendine sosyal medya uzmanıyım diyen ama hiçbir şey bilmeyen insanlar da biraz fedakârlık yapıp kendini bu alanda geliştirse…
Şimdi tabi ben bunları anlattığımda “çözüm nedir?” diye soranlar oluyor. Çözüm sadece herhangi bir kişi veya kurumdan sosyal medya eğitimi almak ve süslü sertifikaları CV’ye eklemek değildir.
Sektörde akademik bilgi aranmıyor. Sektörün ihtiyacı pratik bilgidir.
Açıkçası benim vurgulamak istediğim başka bir şey var o da; bazı üniversitelerin sürekli eğitim merkezlerinde akademisyenler tarafından verilen sosyal medya eğitimlerinin yeterli olmadığıdır. Çünkü sosyal medya her an gelişen ve değişen bir mecradır. Buna karşın akademisyenlerin birçoğu sosyal medyadan çok uzak. Dolayısıyla işin “nasıl”ı konusunda yeterli değiller. Zira sektörde akademik bilgi aranmıyor. Sektörün ihtiyacı pratik bilgidir.
Nedir? / Nasıl? Meselesi
Akademik bilgi işin “nedir”iyle ilgilenirken sektörel bilgi işin “nasıl”ına değinir. Şirketler bir uzman istihdam edeceği zaman ise o uzmanın “nedir”leri bilip bilmediğiyle ilgilenmiyorlar.
Bilindiği üzere firmaların markalaşması için sosyal medya önemli bir kanal ve bir sosyal medya uzmanı, biraz da bu yüzden işin “nasıl”ını bilmekle yükümlüdür.
Özetlemek gerekirse eğer kariyerinize sosyal medya uzmanı olarak devam etmek istiyorsanız bu işin eğitimini almalısınız. Ayrıca konu hakkında akademik makaleleri de blog yazılarını da okumalısınız. Yani işin “nedir”ini hızlıca geçip işin “nasıl”ına odaklanmalısınız. Bunun için de “Nedir” odaklı kavramsal eğitimlere değil “nasıl” odaklı pratik eğitimlere daha çok vakit ayırmalısınız.
Bu arada akademik bilgiyi küçümsediğimi düşünmeyin. Ben de akademik hayatın içerisindeyim. Dolayısıyla akademik bilgiyi asla göz ardı etmiyorum. Ben sadece sosyal medya uzmanı olmak isteyen kişiye akademisyen olmak istiyormuş gibi davranılmasına ve bu odakta eğitim verilmesine karşıyım. Bu yüzden illa bir üniversitenin sürekli eğitim merkezinden sertifika almak istiyorsanız bu konuda iyi bir araştırma yapmanızı tavsiye ederim.
Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim; bir üniversitenin akademik anlamda çok başarılı olması o üniversitenin sürekli eğitim merkezindeki tüm eğitimlerin çok verimli olduğu anlamına gelmez.
Sosyal Medya Uzmanı Olmak Ya Da Olmamak
İşte bütün mesele bu!
Şaka bir yana, lafın kısası siz, siz olun bir üniversitede veya özel bir firmada sosyal medya eğitimi almadan önce eğitim kadrosunda sektörden birileri var mı diye kontrol edin. Belki bu yazıda sosyal medya uzmanı olmak ile ilgili 5 altın kural, 3 olmazsa olmaz gibi detaylar yoktu ama bunlar yerine 1 önemli ayrıntı vardı. Onu da yazı boyunca zaten okudunuz; EĞİTİM 🙂
Dipnot: Eğer sosyal medya uzmanı olmak konusunda merak ettiğiniz herhangi bir konu olursa ya da eğitimlerim hakkında bilgi almak isterseniz bana aşağıdaki bağlantıyı kullanarak Linkedin üzerinden ulaşabilirsiniz;
Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.
Sektöre girmek isteyen insanlara faydalı ve yararlı bilgiler sundugunuz için tesekkür ederiz.