İçinde bulunduğumuz çağın adı; dijital. Bu çağda bilhassa sosyal medya odağında gerçekleştirdiğimiz tüm aksiyonlar bir nevi “dijital ayak izi”miz oluyor.
Dijital bir çağdayız. Akıllı telefonlar, akıllı makineler, akıllı arabalar, akıllı robotlar… Bunlarda daha fazlasının yakın bir zaman içerisinde geleceğine hiç şüphe yok. İhtiyaç haline gelen bu ‘’akıllı’’ tayfasının modası pek öyle geçeceğe de benzemiyor. Kaldı ki; örneğin akıllı telefona sahip olmak artık kaçınılmaz bir mecburiyet halini aldı. Dijital çağın sürdürülebilirliğini sağlayan araçlardan biri olan akıllı telefonlar “dijital ayak izi”mizin oluşmasını da sağlıyor.
Akıllı Telefonlar Vazgeçilmezimiz Oldu
Dijitalleşmenin bir sonucu olan ve sürekli geliştirilen akıllı telefonlar sayesinde iletişim kurmanın ötesinde aslında birçok şey yapabiliyoruz.
Akıllı telefonlar sayesinde kendimize sosyal medya hesapları (Facebook, Twitter, Instagram, Youtube, Snapchat, Pinterest vs.) oluşturuyoruz ve hayatımıza dair tüm detayları buralarda paylaşıyoruz. Gittiğimiz yerlerin fotoğrafını çekerek onları sosyal ağlarda veya bloglarda paylaşıyoruz.
Sevdiğimiz ve beğenerek kullandığımız bir markanın ürününü/hizmetini hiçbir maddi beklenti olmaksızın arkadaşlarımızla paylaşıyoruz. Canlı yayınlar yaparak o anda online olan kullanıcılardan anında geri bildirim alabiliyoruz. Bir habere yorum yapabiliyor ve gelişmelerden hızlıca haberdar olabiliyoruz. Arkadaşlarımızla ortak konuşmalar yaparak başka tanıdıkları bu konuşmalara ortak edebiliyoruz.
Sosyal Medya Odağında Dijital Ayak İzi
Tüm bunlar akıllı telefonlarla yapabildiklerimizin sadece ufak bir kısmı… Hepsi “dijital ayak izi” olarak adlandırılabilecek aksiyonlar arasında yer alıyor. Kısa zaman aralıklarıyla gelen güncellemeler ve yeni modellerin geliştirilmesiyle akıllı telefonlarla yapabildiklerimizin sayısı ise gün geçtikçe artıyor. Bu cihazlarla birlikte sürdürülebilir olan sosyal medya ise dijital ayak izinin oluşmasındaki en büyük ve önemli etkendir.
Markalar İçin Dijital Ayak İzi
Görünürlüğün ve şeffaflığın böylesi zirve yaptığı bu zaman dilimi, markaların “dijital ayak izleri”nin var olmasını zorunlu hale getirdi. Hatta zorunluluktan öte markalar dijitalde kuvvetli olmaya mecburlar. Artık sosyal medyada olmayan bir marka hemen hemen yok gibi… Öyle ki markalar sırf sosyal medya hesaplarını yönetmek için sosyal medya danışmanı istihdam etmeye ve ajanslarla çalışmaya başladı.
Markaların dijitaldeki varlıklarının öneme dair araştırmalar ve analizler yapılıyor ve kullanıcı alışkanlıkları titizlikle inceleniyor. Bütün bunların neticesinde “dijital ayak izi”ne sahip olmanın markalar için çok önemli olduğu görülüyor.
Peki Ama Neden?
Bunun nedenini şöyle izah etmek mümkün; A markasının sattığı bir ürünü alıp memnun kalmayan bir kullanıcı bu deneyimini sosyal medya hesaplarından paylaşmaya başlar. Bunu gören ve aynı deneyimi yaşamış olan diğer bir kullanıcı bu paylaşımın altına kendi yaşadığı deneyimi yorum olarak ekler ve zincir bu şekilde devam ederek çığ gibi büyür. Hızlı müdahale edilmediği sürece bu durum markanın itibarına ciddi ölçüde zarar verir ve bu durum markanın geleceği düşünüldüğünde negatif bir etki yaratabilir. Bu sadece çok küçük gibi görünen ama aslında sosyal medyanın gücünü gözler önüne seren bir örnek.
Resmi hesaplarından es kaza yanlış paylaşımlar yapan ya da olumsuz uygulamaların kurbanı olan markaların yaşadıkları olumsuz durumlar da sosyal medyanın gücüne örnek olarak gösterilebilir.
İster yeni emekleyen bir marka olsun isterse rüşdünü ispat etmiş bir marka… Sosyal medyayı iyi yönetmek markalar için hayati bir önem taşıyor. Zira dijital ayak izi zayıf olan bir markanın sosyal medyanın bu gücü karşısında ayakta kalması çok zordur.
Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.