“Yöneticilik nedir?”, “Nasıl iyi bir yönetici olunur?”, “Yönetici ve lider arasındaki farklar nelerdir?” gibi sorularla akademik dünyada ve kurumsal hayatta sürekli karşılaşıyoruz. Akademik makalelere, rekabetçi iş dünyasına ve her biri kendi alanının profesyoneli olan birbirinden tecrübeli otorite isimlerin yer aldığı dergilere baktığımızda sıklıkla karşımıza çıkan bir kavram daha doğrusu bir soru olan “Nasıl bir yönetici olmalıyız?”ı biraz farklılaştırıp “Nasıl bir yönetici olmamalıyız?” haline getirerek iyi yöneticiye dair merak edilenleri yanıtlayacağız.
Lisans eğitimime yeni başladığım dönemde bir hocam vardı. Dersimizin girişini yaparken söylediği ilk şey “Evet gençler bugünkü dersimizde halkla ilişkiler ve tanıtım NE DEĞİLDİR?konusunu konuşacağız.” olmuştu. Ve bize akademik alanımızla ilgili ilk olarak herkesin kafasında farklı tanımlamalara sahip olan “Hakla İlişkiler ve Tanıtım” mesleğinin neleri KAPSAMADIĞI konusunda bilgi vermişti. Bunun önemini ve detaylarını meslek hayatıma başlamadan önce anlamış ve öğrenmiş olduğum için şanslıydım. Çünkü bu farkındalığın, mesleğimi icra ederken bana ve çevreme çok fazla olumlu katkısı oldu.
Paylaşmış olduğum bu küçük anekdot aslında, iş dünyasının en önemli sorunsalı olan “Nasıl bir yönetici OLUNMAMALI?” sorusuna da yanıt veriyor. Bu arada kurumsal her yapıda çoktan seçmeli departmanlar ve bu departmanların başları yani “müdürleri” bulunmaktadır. Çoğu kurumsal organizasyonda “müdür” tanımlaması yerine “koordinatör, direktör” gibi unvanları da görebilmek mümkün. Bu durum, kurumsal yapının ne kadar öğrenen organizasyon olmasıyla da yakından ilişkilidir. Öte yandan bu departmanların yönetiminde müdürlere ciddi sorumluluklar düşmektedir. Şu bir gerçek ki bir departmanın tamamından sorumlu olmak kolay değildir. Çünkü olumlu olan donelerinizi koruyabilmeniz için öncelikle olumsuz donelerinizin neler olduğunu bilmek durumundasınız. Tüm bunların akabinde yine başa dönelim ve tekrar soralım; “Nasıl bir yönetici olmamalıyız?”
Nasıl Bir Yönetici Olmamalıyız?
Tüm bu açıklamaların akabinde “iyi yönetici”nin özelliklerini “nasıl bir yönetici olmamalıyız?” sorusu odağında maddeler halinde sıralayalım.
- Yöneticilikte profesyonellik her zaman önemlidir! Aceleci davranırsanız her şeyi birbirine karıştırırsınız. mesleğin içinde ne kadar yıllanmış olunursa olunsun, acele davranışlar acemilik getirir.
- Düşünmeden konuşmak! İşte bu en büyük sorun! Muhatabınızla konuşurken, sadece cevap vermek, söylenen sözün altında kalmamak ve sürekli haklı çıkmak çabasıyla ilerlerseniz; tebrikler KAYBETTİNİZ!
- Sakinlikten uzak panik davranışlar! Sakinlikten kasıt asla yavaş, ağır davranışlar değildir. Ancak şu bir gerçek ki hızlı davranışlar beraberinde hata getirir. Panik davranışlarla ne bir sorun çözebilirsiniz ne yönlendirme yapabilirsiniz.
- Suçlamak! Siz her şeyden önce bir yöneticisiniz. Yol gösterici olmalısınız. Suçlarsanız, hedef gösterirseniz önce güven sonra saygınlık en son da itibar kaybedersiniz.
- Sorumluluktan kaçınmak! Bu en sık rastlanan sorunsaldır. Çoğu profesyonellikten uzak yönetici, sorumluluk almaktan kaçınır ve o sorumluluğu personelinin üzerine yıkar. Çünkü başarısız olunduğunda bir personeli hedef göstermek kolaydır. Kibir ve ego “ben tepe yöneticime karşı başarısız gözükemem/ ben yapmadım o yaptı” noktasında devreye girer ve personel halkanın en zayıf noktası olur. Yapılan en korkunç hatadır!
- Gereksiz egosal konuşmalar yapmak! Ben bu işe yıllarımı verdim sen de kim oluyorsun? Mantığında hareket eden bir zihniyet her zaman kaybeder. Tecrübe sözlerle değil davranışlarla gösterilmesi gereken bir birikimdir. Asıl kendinizle övünmediğinizde profesyonelleşmiş olursunuz.
- Kendinden emin olmamak! Hataların en korkunçlarından birisidir. Söylemlerinizden emin olmayıp çoğu zaman kendinden şüphe etmek beraberinde mahcubiyet ve başarısızlık getirir.
- Ekip olamamak! Sürekli ön planda olma çabasında olmaya çalışarak, yapılan bir başarının sonucunda “-ben” eki kullanmak. Örneğin; misafire veya müşteriye karşı “efendim sizin için YAP-TIK demek yerine sizin için YAP-TIM” söyleminde bulunarak başarıyı tekil duruma düşürüp sahiplenmeyi bireyselleştirmek.
- Personelle fikir alışverişi yapmamak! Öğrenilen bilgileri, alınan kararları, hedef kitle analizlerini vb. personelle paylaşmamak… Bilgiler sadece bana kalsın mantığı en yaygın görülen yanlışlardan birisidir.
- Personelle yarış içinde olmak! Evet yanlış duymuyorsunuz? Ne yazık ki, üzülerek söylüyorum ki; çoğu işletmede çoğu yönetici özellikle bilgili, eğitimli ve potansiyel sahibi personeliyle uyum içinde çalışmak yerine onunla rekabet halinde olmayı tercih ediyor. Günün sonunda onu aşağıya çekmek, yükselmesini engellemek, başarısızlığa sürüklemek gibi büyük sorunsallar oluşuyor.
- Ciddiyetten uzak davranışlar! Bir yönetici her zaman nerede duracağını, nasıl eğleneceğini bilen birisi olmalıdır. Yani bir ağırlığı olmalıdır. Ne demişler taş yerinde ağırdır! Ciddiyet ve mesafe, başarının anahtarıdır. Herkes eğlenceli olmalıdır ama sınırı doğru ayarlamak gerekir.
- İnişli çıkışlı dengeden uzak davranışlar ve beraberinde gelen ani ruhsal değişimler! Eğer personelinize karşı ani değişken ruhsal geçişler yapıyorsanız üzgünüm kaybedenler kulübünün yeni üyesi olduğunuz demektir.
- Her işi uzmanına bırakmalısınız! Evet bir yönetici olabilirsiniz ancak eğer bir işi uzmanına bırakmaz da her şeyin içinde yer alma çabası içinde olursanız yani sürekli ve her durumda “star benim” çabasında olursanız siz profesyonel değil komplekslisiniz demektir.
- Analiz yapmadan, durum değerlendirmesi yapmadan kararlar almak! Büyük alkış isteyen bir yaklaşımdır çünkü rastlanma sıklığı ve beraberinde gelen başarısızlık oranı tartışmasız en fazla olan sorunsaldır. Bu tip bir hatada ciddi ve gözle görünür bir düşüş yaşanır.
- Analitik düşünememek ve pratik zekâ çerçevesinde hareket edememek! Hayatın her anında çözüm odaklı olmak çok önemlidir, ama bu en çok da iş hayatında önemlidir. Çünkü iş hayatı, birçok problemin ve problemli insanın olduğu bir alandır. Bu gibi durumlarda olayların gidişatına kendi istediğimiz gibi yön verebilmek önemlidir.
- Üslup! Hep söylerim bir iletişim uzmanı olarak “üslup her şeydir ve ne söylediğiniz değil nasıl söylediğiniz önemlidir”. Bu dengeyi koruyamayan herkesi tebrik ederim, çünkü başarısızlık diplomasını almaya hak kazandınız demektir.
- Duygusal zekâ dengesini kuramamak! Bu dengeyi kuran yöneticiler genellikle karşımıza iş dünyasının en prestijli dergilerine konuk olmuş otoriteler olur. Çok ciddiye alınmayan hatta konusu açıldığında dalga konusu olan bir durumdur ve evet başarısızlığın temelini oluşturur.
- Son olarak dikkat dağınıklığı ve balon arogans! Dikkatiniz dağınık ise ve egonuz tavanlarda volta atıyorsa üzgünüm siz baştan kaybetmiş, çok başarısız bir yöneticisiniz! Profesyonel bir yöneticide tevazu hâkim olur. Tevazu ve arogans dengesi muhteşem bir şekilde korunmalıdır. Dikkati dağınık bir yönetici sağlıklı dinleme becerisine sahip olamadığı gibi sürekli tekrarlarla vakit kaybına yol açar. Yüksek arogans ise kişiye her zaman kendisini kusursuz hissettirdiği için hataya sürükler ve bilinçli hatalar yaptırır. Kısaca denge çok önemlidir.
Nasıl bir yönetici OLUNMAMALI üzerine oldukça detaylı denebilecek bir şekilde bilgi aktarımı yaptık. Dilerim herkes için faydalı bir içerik olmuştur. Profesyonel hayatta herkese sonsuz ve sorunsuz başarılar.
Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.