Sence sen bir marka mısın? Her birey bir marka mıdır? Kişisel marka nasıl olur? gibi sorular başta olmak üzere kişisel markalaşmada önem arz eden kilit sorulara bu makalede yanıt veriyoruz.
Markaların bir kişiliği varsa, kişilerin de markası var dersek yanlış olmaz. Nasıl markaların ismi ilk söylendiğinde aklında beliren imgeler, renkler ya da bir yapı varsa, şimdi size birinin ismini söylesek aklınıza ilk gelen şeyler, o kişinin sizin gözünüzde nasıl bir izlenim bıraktığını kanıtlar.
Günlük hayatımızdan yola çıkarak baktığımızda hepimiz iyi ya da kötü birer markayız. Güçlü ya da zayıf, olgun ya da uçarı, sempatik ya da ciddi… Fark etmiyor… Peki bunları sizin zihninizde oluşturan olgular nelerdir? Mesela, şahıs olarak, birinin gözünde sempatik ya da ciddi olarak nasıl konumlanırsınız hiç düşündünüz mü?
Bir örnekle açıklayalım; mesela dersten sonra arkadaşlarınızla buluşacağınızı farz edelim. Buluşma saati yaklaşırken yavaş yavaş herkes gelir fakat grupta bir kişi vardır ki o hep geç kalır. Masadakiler hemen “Ahmet kesin geç kalır, biz siparişleri verelim” demeye başlar. Kısacası herkesin Ahmet ile ilgili bir yargısı vardır. Ve ona dair bir tespitte bulunurken aslında bunu bilinçsizse yaparsınız. Özetlemek gerekirse Ahmet, o masadakilerin gözünde randevuya vaktinde gitmeye önem vermeyen bir markadır. Bundan sonra Ahmet görüşmelere geç kalmasa bile sizin onunla ilgili yargınız “kesin geç gelecek.” şeklinde olacaktır. Çünkü Ahmet, zihninizde öyle konumlanmıştır.
Evet, bu, kişisel markalaşmanın günlük hayatta bilinçsizce oluşan yansımasına güzel bir örnekti. Profesyonel hayatta kişisel markalaşma dediğimizde ise; bir kişinin sahip olduğu bilgi deneyim ve yetenek gibi öne çıkan özelliklerini kullanarak aktardığı mesajların, diğer insanlar üzerinde yarattığı olumlu ya da olumsuz etkidir. Kısacası kişisel markalaşma, dış görünüşümüzden bağımsız olarak insanların zihninde oluşturduğumuz resimdir.
Kişisel Markalaşmada Yapılması Gerekenler
Öncelikle kendinizi bir şirket olarak düşünüz. Siz bir şirket/firma olsanız aşağıdaki başlıkları nasıl belirleyecekseniz, kendiniz için de buna göre bir yol haritası / markalaşma stratejisi belirleyin. 100 yıllık bir marka olmak için o şirkete nasıl bir profil ya da algı oluşturmak istiyorsanız, 100 yaşına kadar yaşayacak bir insan olarak kendinize de aynısını kurgulayın.
Tüm bunların özünde kişisel bir marka olabilmek için öncelikle kendinizi tanımanız gerekir. Tıpkı bir şirket gibi her insan kendinin güçlü ve zayıf yönlerini tespit etmeli ve yolunu belirlemelidir.
Bu bilgiler ışığında kişisel markalaşmada faydalı olabilecek tavsiyeleri şu şekilde sıralayabiliriz; misyon, vizyon, duruş ve fark, ses tonu, söylem, dijitalin doğru kullanımı. Şimdi bunları tek tek ama kısaca açıklayalım.
1- Misyon
Bu hayatta olma amacın ne?
Gitmek istediğin yol ne?
Kime, nasıl faydalı olmayı hedefliyorsun?
Örneğin; iyi bir yönetici olup insanlara eğitimler vererek belli konularda uzmanlaşmasını sağlamak, faydalı olmak.
Nasıl bir karakter olarak insanların gözünde yer etmek istiyorsun?
Özel hayatında ve iş hayatında hedeflerin ne?
Bu hedeflerle mi tanınmak istiyorsun?
Örneğin; Melis Hanım denince akla ilk ne gelir / gelmesini istiyorsun?
Seni tanımlayan ilk 3 kelime nedir?
Kişisel markalaşma kurgusunda bu soruların büyük önemi vardır.
2- Vizyon / Vaat
Kişisel markalaşmada bir diğer kilit soru; ulaşmak istediğin nokta ne?
İleride neler yapacaksın? (Bunun sonu yoktur ama elbette bir yerden başlamak gerekiyor.) Örneğin; dünyanın en başarılı tenisçisi olmak.
3- Duruş ve Fark
Başkalarından farklı olduğun konu ne? Tek bir konu seç ve ona odaklan. İşin özü farklı olduğun noktayı sık sık tekrarlamak ve bu şekilde zihinlerde yer edinmektir. Bir konu karşısında duruşun nasıldır?
4- Ses Tonu (Yaklaşım)
Seni sen yapan özellik ve yaklaşımlar nelerdir? Örneğin; lider, yardımsever, yenilikçi, proaktif, araştırmacı, hırslı, heyecanlı, doğruları söyleyen, konuşkan vs… Sen bunlardan hangisi ya da hangilerisin? Belirle.
5- Söylem
İşinle ya da yaşamınla alakalı sahiplendiğin bir söylem var mı ,nedir? Örneğin; Canan Karatay’ı düşünelim. Savunduğu teziyle ve sık sık aynı konuyu vurgulamasıyla akıllarda yer etmiştir. ‘’Ekmek yemeyin, zeytinyağı yeyin, tereyağı yiyin.” cümlesini duyunca aklınıza kim geliyor? Yanıtınız Canan Karatay öyle değil mi? İşte, zihninizde beslenme uzmanı Canan Karatay = Zeytinyağı olarak kodlanmıştır.
6- Dijitalin Doğru Kullanımı
Tüm bunları yaparken dijital platformlarda görünür olmak ve insanlara buradan ulaşmak hayati bir konudur. Dijitalde de bir duruşun, söylemin, tarzın olmalıdır.İnsanlar online platformlarda; yer, içer uyur, tuvalete giderken eğer sen orada yoksan, geçmiş olsun.
💡 BONUS: Odaklanmak
Kişisel markalaşma konusunda en önemlisi odaklanmak ve hep aynı şeyi söylemektir. Tüm bu yaptıklarımızı sürekli ve sık sık yapmaktır. Yalnız “hep aynı şeyi söylemek” konusuna şöyle bir parantez açarsak, aynı şeyi söylemek demek; sıkıcılaşmak, güncelliğini kaybetmek demek değildir.
Türkiye’den ve dünyadan kişisel markalaşma odağında örneklere bakacak olursak; Hülya Avşar (oyuncu, tenis), Canan Karatay (sağlıklı beslenme), Brad Pitt / Angelina Jolie (İyi niyet elçiliği, oyunculuk), Maria Sharapova (tenis), Arda Turan (futbol), Acun Ilıcalı (televizyoncu), Cem Yılmaz (komedyen), Beyonce (şarkıcı), Donald Trump (iş adamı, ABD başkanı) gibi isimler kendi alanlarında ilk akla gelen yani markalaşmış isimlerdir diyebiliriz.
Şimdi kendi kişisel markasını oluşturmak ve yönetmek isteyenler parmak kaldırsın! O halde herkese bol şans ve istikrar! 🙂
Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.
Icerik son derece profesyonelce sablonlastirilmis ++++