Ekonomimizin ortalama %95’ini oluşturan KOBİ’ler ve aile şirketleri aslında birçok avantaja sahip olsa da ne yazık ki doğru adımların atılmaması ve bazı stratejik hatalar sebebi ile hak ettiği başarıyı yakalayamıyor. Peki ama neden? Bunun cevabını “Kangren Olan Parmak” olarak betimlediğimiz “Aile Şirketleri” ile ilgili bu makalede vermeye çalışacağız.

Aile şirketlerinin; merkeziyetçi bir otoriter yönetim kafasına sahip olması, aile bireylerinden sürekli olarak periyodik sürelerle vizyoner lider yetiştirme imkanına sahip olmaması, planlama konusundaki zayıflıkları, insiyatif hakkı verememesi ve tüm bu sebeplerden dolayı kurumsallaşamama gibi dezavantajları bulunuyor.

Oysa nesilden nesile aktarılacak bilgi birikimi, deneyim ve güven aslında hiç de hafife alınacak olgular değil. Bu doğrultuda diyebiliriz ki, köklü bir aile şirketi varlığını ve yapısını koruyabilmek için insandan bağımsız sistematik bir yönetim anlayışı benimsemeli ve kurumsallaşma yolculuğuna başlamalıdır.

Kurumsallaşma Yolculuğu

Peki bu yolculuk nereden ve nasıl başlar?

Kurumsallaşmanın önemine hemen her fırsatta değiniyoruz ve vurguluyoruz. Bu yolculuğun zaman zaman kurumların sinir uçlarına dokunabilecek kadar zor olduğu konusuna önemle değiniyoruz. Tam da bu noktada bu süreçleri en az zararla ve sabırla tamamlayabilen aile şirketleri gerçek anlamda kurumsallaşarak marka değeri oluşturabildiğini bize kanıtlıyor.

Aile Şirketi aslında bir girişimcinin başlattığı ve sonrasındaçoğunlukla aile üyelerinin de işin içine dahil olduğu bir yapıdır. Dolayısıyla çok değerlidir. Bu değeri korumak, geliştirmek ve sürdürülebilir bir dönüşüm haline getirmek ise çetin bir yol.

Bu yolda size yol haritası olabileceğine inanarak Branding Türkiye sponsorluğunda Dijital Markalaşma Uzmanı, Akademisyen Ve Yazar Mürsel Ferhat Sağlam ile hazırlayıp sunduğumuz Hani Kurumsaldıkpodcast serisinde 6 haftadır anlattıklarımızı bu yazımızda en sade şekilde özetlemek istiyorum.

Bu arada serinin ilk bölümü “Hadi Başlıyoruz” adını taşıyor. Dolayısıyla da o bölümde Hani Kurumsaldık hakkında giriş mahiyetinde genel bir bilgilendirme yaptık. O sebeple bu yazıda ilk bölüme değinme gereği duymadım. Ancak birçok faydalı bilgi paylaştığımızı da belirtmek isterim. O yüzden size önerim mutlaka tüm seriyi baştan sona dinlemenizdir. Buradan birinci bölüme ulaşabilirsiniz.

1- Kurumsallaşma Nasıl Başlar?

Her şeyin başı istemek ve istediğiniz şey için bir adım atmakla başlıyor. Dolayısıyla bu zorlu yola çıkmaya hazır olduğunuza karar vererek, kendinizi ve ekibinizi motive ederek işe koyulmalısınız. Unutmayın ki, kurumsallaşma süreci bireysel olarak yürüyebileceğiniz bir yol değil. Aksine hemen her aşamasında her konuda ekibinizden destek alacağınız bir süreçtir.

2- Vizyon Ve Misyon

Podcast serisinin en can alıcı cümlelerinden biri “Vizyon” başlığına ait. Ben ikinci yayınımızda vizyonu konuşurken, vizyon kavramının kurumsal hayattaki etkisini anlatmak için “Vizyon kavramı ülkemizde ne yazık ki kataloglara, web sitelerine eklenen geleneksel birkaç paragraftan ibaret. Oysa ki bir işletmenin kurumsallaşma ve markalaşma sürecinde ilk adım olan vizyon, web sitesindeki bir sekmeden çok daha fazlası, kurumun gen haritasıdır.” demiştim. Aslında vizyonu tam olarak anlatabileceğim cümle buydu. Şirketler kataloglarında ve web sayfalarında bir sekme, bir alt başlık olarak kullandıkları bu kavramı gündelik hayata entegre ettiklerinde bu maddenin yanına bir tik atabilirler.

3- Analiz

Analiz, kurumsallaşma sürecinin en kritik ama bir o kadar da “düğümü çözen” kısmıdır. Gerçekten de sürecinizi idare ederken doğru bir analiz yaptığınızda ve yaptığınız analizin sonuçlarını doğru yorumladığınızda hedeflediğiniz dönüşüm meyvelerini vermeye başlayacaktır. Analizin ayrı bir uzmanlık alanı olduğuna ve gerçek anlamda bu işin uzmanları tarafından yapılması gerektiğine yayınımızda değinmiştik. Analiz süreci doğru yapılmadığı takdirde bir anda satış yapamaz hale gelebilir, tüm birikiminizi kaybedebileceğinizi de söylemiştik. Bu arada kurumsallaşma sürecinde yalnızca doğru analiz yapmak da yeterli değildir. Yapılan analizlerin sonucunda çıkan raporları doğru okumak ve buna göre aksiyon alarak dönüşüme, satışa, hedefe yürüyor olmak gerekir.

4- Strateji

Strateji kavramını genellikle savaş odağında kullanırız. Bunun yanı sıra gündelik hayatta da birçok noktada hem dilimizin hem kulağımızın aşina olduğu bir kavramdır. Oyun stratejisi, ekonomik stratejiler, kurumsal stratejiler ve daha bir çok alanda kullanıyoruz bu kavramı. Kurumsallaşma odağında da en çok kullanacağımız kavramların başını çekiyor strateji, çünkü kurumsal hayat eşittir rekabet dünyası bir nevi savaş meydanıdır.

5- Raporlama

Rapor ya da raporlama denildiğinde aklımıza ilk gelen kağıt yığınları olsa da durum artık dijital dünyada ve stratejik marka yönetimi odağında daha farklı. Stratejik yönetim süreçlerinde iş geliştirme, analiz, modelleme, sektör ve pazar taramaları gibi birçok süreç var ve bu süreçleri takip ederken biz raporlamayı çok etkin kullanmak durumundayız. Analizin de ne kadar hayati önem taşıdığına vurgu yapmıştık. Bu bağlamda analiz ve raporlama, marka olmaya giden yolda birbirini en iyi tamamlayan iki kavramdır. Örneğin patronun önüne 1000 küsür sayfalık bir rapor koyduğunuzda çalışmış olmanızdan dolayı mutluluk duyar ama ne olup ne bittiğiyle ilgili bir yorumda bulunamaz. Ancak o raporun yanına 10 sayfalık bir analiz koyarsanız o zaman daha anlaşılır bir çalışma olur. Çünkü raporlama, yönetsel kararların doğruluğunu ve etkinliğini artırdığı gibi işin de daha analitik ve sistematik şekilde takip edilmesini sağlar.

Kangren Olan Parmak: Aile Şirketleri

Unutmayalım ki, Türkiye’de şirketlerin %90’ı aile şirketi iken, bu oran dünyada %50 civarında seyretmektedir. Bu şirketlerin ise ömrü ortalama bir insan ömrü ile sınırlı kalıyor. Bu demek oluyor ki onca deneyim, bilgi birikimi, sektör tecrübesine rağmen sürdürülebilirlik ne yazık ki yok. Köklü ve piyasada güven telkin etmiş bir marka olabilecekken doğru adımların izlenmemesi bir neslin emeğini, girişimci ruhunu ve kazancını sonsuzluğa uğurluyor.

Kangren Olan Parmak: Aile Şirketleri başlıklı bu yazıyı bitirmeden evvel Doug Tatum tarafından sorulan o çok stratejik soruyu aktarmak istiyorum.

“Şirketiniz küçük olmak için çok büyük ama büyük olmak için çok küçük ise ne yapmalısınız?” Kurumsallaşmalısınız.”

Bülten Aboneliğinizi Aktifleştirin

Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.

Abone olduğunuz için teşekkür ederiz.

Bir şeyler yanlış gitti.