Hayat ile olan iletişim becerisi insanlar için çok önemlidir. Öte yandan hayatın değerleriyle, kendi değerlerinin uyuşması durumunda insan, bu önemi daha iyi kavrar.

Bu noktada “hayatın değerleri”ne; bütünlük, denge, esneklik, tutarlılık, sevgi gibi olgular örnek gösterilebilir.

Kişinin değerlerine örnek olarak ise; aile, aşk/sevgi, neşe, mutluluk, eğlence, enerji, güç, güven, onur, mükemmellik, tutku, yardımseverlik vb. gibi kavramları gösterebiliriz. Bu değerler her iki taraf için de olumlu olarak kesiştiğinde,  kişinin hayat amacına giden yolda, hayat o kişiye huzur, mutluluk, sağlık, iyilik, güzellikler yaşatır.

Peki ya uyuşmadığında?

Hayat İle İletişim

Yani insanın hayat ile kurması gereken iletişim ile arasına  çeşitli engelleyici faktörler girdiğinde?

Kontrolümüz dışında gelişen çeşitli olumsuz olaylar, insanlar yahut şartlar sebebiyle kırılan motivasyonumuz bizi hayat ile olan iletişim konusunda kopma noktasına getirebilir. Diğer bir ifadeyle içsel dinamiklerimiz bozulabilir. Ayrıca dış koşullar hayata bakışımızı olumsuz etkileyebilir. Ve kopardığımız bu bağ, bizi istemediğimiz olumsuz sonuçlarla yüz yüze bırakabilir. Mesela insanlar bizi üzebilir, olaylar bizi kırabilir ve bunun sonucunda da bazen kendimizi istemediğimiz şeyleri yaparken bulabiliriz.

Bu arada dış koşullar bize beklediğimiz gibi olmayan durumlar yaşattığında; hayata duvar örebilir, tavır alabilir yahut amaçlarımızdan dönebilir ve geri adım atabiliriz.

Hepimiz zaman zaman kendimizi istemediğimiz şeyleri yaşarken bulabiliriz. Tüm bunlar nedeniyle hayatı suçlamak, sizce de bir kaçış gibi durmuyor mu? Olumsuz davranış kalıplarıyla hayata karşı saldırıya geçmek, tüm bilişsel ve temsil sistemlerini kilitleyerek hayata karşı adeta bir savaş başlatmak, sizce de en kolay yol değil mi? Üstelik bunun bir çözümü de yoktur.

İşte başarı ve mutluluk; tam bu noktada geliştireceğimiz düşünce biçimimizde yatıyor. Yani zihnimizde, bizde, kendimizde… Diğer bir ifadeyle aslında bunlar bize duygularımızla, düşüncelerimizle ve davranışlarımızla geliyor.

Kısacası hayat, ona küsmeden, ona karşı duvar örmeden, onu suçlamadan yani yetişkin bakış açısıyla yani barışçıl, olgun, iyimser olarak ve ortak bir dil geliştirmek için kendisiyle temas etmeni bekliyor. Bu etkileşim neticesinde ise öncelikle kendimize; “ne elde etmeyi amaçlıyorum?” diye sormamız gerekiyor.

Tek Suçlu Hayat Mı?

Suçlanan hep hayat oluyor farkında mısınız? Kendimizde asla bir hata yahut sorumluluk kabul etmiyoruz. Hiçbir şekilde ara vermeden, mola almadan, sakinleşmeden zehirlenir ve hatta o zehirle yaşamaya devam ederiz. Tıpkı bir çocuk gibi… Doğal bir çocuk… Diğer bir deyişle kişiliğin eğitilmemiş yanıyla yani  içinden nasıl geliyorsa öyle davranarak…

Peki, o olumsuz anlarda “hayat bize ne söylemek istiyor?” diye bir durup düşünülse… Çünkü hayatın bir bildiği ve o bildiğine ilişkin de bir planı oluyor genellikle. Hayat senden güçlü yanlarınla tanışmanı, zayıflıklarını tanımanı ve görmeni istiyor. Öz farkındalığınla anlaman için çabalıyor. Ki zaten yaşadığın olumsuz durumların en büyük sorumlusu sensin!

Şöyle düşün; zamanlanmış, planlanmış bir yaşam süren var ve bu süreç dahilinde de hedeflerin var. Öyle değil mi? Dolayısıyla hedeflerin için nelerin gerektiğine dair net olmalısın. Yani ilgili davranış modellerinle, iç referanslarınla, global bakış açılarınla büyük resme bakmalısın. Kısacası gereksiz detaylarla ilgilenmeyi bırakmalısın. Proaktif bir yaklaşımla ve bir yetişkin olarak; mutlulukla, sağlıkla, aşkla, tutkuyla, iyilikle yani insanlara faydalar sağlayarak hareket etmelisin. Özete; değerlerin ne ise o şekilde yaşamak istediğini göstermelisin hayata… Çünkü hayat; söylemlerle değil eylemlerle ilgileniyor.

Hayat İle İletişim İçin Küçük Mutluluklar Önemli

Hayat senin küçük mutluluklarını da çok önemsiyor. Ve eğer sen izin verirsen; hayat sana farklı seçeneklerini sunmak için de hazır.

Hayatın senden beklediği en güzel şey; iyi ve mutlu olmanın; doğru düşünmekle mümkün olacağını hissetmendir. Yani hayat; düşüncelerinin duygularını, duygularının davranışlarını ve davranışlarının da hayatını değiştireceğini bizzat deneyimlemeni istiyor. Kısacası hayat; tüm detaylarda ayrı ayrı anlaşmak istiyor seninle.

Ona karşı koymadan onunla iletişim kurmaya çalışmanı istiyor. Engel çıkardığında, o engeli aşmak için çabalamanı, aşamazsan da en azından onu anlamanı istiyor. Ki böylece senin için doğrunun o olmadığını anlamanı ve başka yollara koyulmanı istiyor. Olmadı mı, o halde hayat senden başka bir şey denemeni istiyor. Mesela stoacı felsefe veya bilişsel davranışçı teoriler ile yetişkin rolünün altındaki olumlu bakış açıları ile kendisini selamlamanı bekliyor. Bir yetişkin olarak onunla kurduğun ilişkinde öğrendiklerini, yine onunla  iletişimini koruyarak geliştirmek en büyük arzusudur hayatın.

Bu arada hayatın olumlu ya da olumsuz durumlarına maruz kalacağın zamanlar olacaktır. Ancak tüm olumsuzluklara rağmen olumlu olmak her zaman senin elinde olacaktır.

Hayat İle İletişim Sürecinde Tavsiyeler

  • Önce düşünmek.
  • Her şeyin bir sebep-sonuç ilişkisi üzerine kurulduğunu kabul etmek.
  • Dışında gelişen, yani kontrolünde olmayan şeyler yüzünden acı çekmemek.
  • Acılarına anlam yükleyip, o acıları daha da büyütmemek.
  • Hayal kırıklığı yaşamamak için beklentisiz yaşamak.
  • Olana ve olmayana şükretmek.
  • Herkesin her şeye ulaşabilir olduğunu ama kullanabilen/yapabilen olmanın esas tatmin olduğunu bilmek.
  • Hayatın bir sahne olduğunu ve sırası gelenin oyun bittiğinde o sahneden ineceğini hatırlamak.
  • Her günün sonunun gece olduğunu ama her gecenin de kararıp kalmadığını, güneşin elbet doğduğunu hatırlamak. Sistemin bu döngüyle işlediğini görebilmek.

Hayata Dair Sırlar

Hayat, egosuna kapılabiliyor bazen. Yani gururlu, kibirli, havalı davranabiliyor. O yüzden biraz da hayatın modunu yakalayabilmek gerekiyor. Mesela kötü zamanlarında, odasına kimseyi almak istemediği için kapısını kilitliyor. O kilidi ancak onun istediği anahtarla açabilirsin. Ona güzel tarafından bakabilme, onu anlayarak düşünebilme ve ondaki basit şeyleri bile takdir edebilme anahtarı ile…

Bu arada hayat pozitif tarafını, ancak pozitif baktığında gösteriyor. Biraz nazlı evet. Ama biraz da haklı. Zaten hep güzel bakmalıyız hayata.

Bu arada hayat, “verdiğim enerjiyi çektiğini” söyledi, gerekçesi çok geçerli değil mi? Çünkü hayat sadece pozitif ruhlarla kuşatmak istiyor etrafını. Sence de haklı değil mi? Kişileri değil ama onlara verdiği tepkiyi, kesinlikle kontrol ediyor. Ona negatif enerji yayan insanlardan nefret etmeye zamanı yok. Çünkü onun pınarı zamandır. Ve o kendiliğinden akar. Zira zamanı durdurmak imkansızdır.

Hayat Sevmekle Meşgul

Hayat sadece, onu gerçekten sevenleri sevmekle meşgul. Kendisini sevmediğini söylediği kişileri affedebiliyor ancak onları kesinlikle unutmuyor.  Bu yüzden hayat tarafından güzel hatırlanmaya odaklanmalıyız.

Denge sensin.

Ne yaptığının bir önemi yok. Hayat, istediğin şeylerle ve onlar olduktan sonra ne yapmayı seçeceğinle ilgileniyor. Bunları önemsiyor. Aynı frekansta olman durumunda ise seni yüksek bir titreşimle etkiliyor.

Hayatın iyi niyeti sen iyi niyetler düşündükçe daha da ileri gidiyor. Seni temin ederim ki hayat, gerçekten iyi huylu insanlardan gelecek olan ilgi ve sevgiyle ilgileniyor. Çünkü kendisini daha olumluya, ancak olumlu insanlarla bir olursa götürebileceğine inanıyor.

Hayat, her zaman daha iyi olmanı istiyor. Acı çekene sarılmanı. Yardımcı olana el uzatmanı. Kırılmışı öpmeni. Kaybedeni sevmeni istiyor.

Öte yandan iyi titreşimleri bünyesinde, doğasında, ruhunda, yüreğinde barındıranlara doğru yönünü değiştirmeye hazır hayat. Yani hayat, başından aşağı konfetiler patlatmaya hazır. Peki, sen ne kadar hazırsın ona?

Kendisinin biraz zor olduğunun farkında. Biliyor musun, belki de bunu özellikle yapıyor. Ondan korkup kaçanlarla zaten işi yok.

O, içinde cesaret yatan insanlara fırsat tanıyor. Gerçek fırsatı da işle vs. ilgili değil. Yine kişiler çıkararak yapıyor. Yani yolu insandan geçiyor. İnsanı sevmekten, sevgiden vazgeçmemekten, iyi olmaktan pes etmemekten geçiyor… O yüzden iyi olmalı ve bundan hiç vazgeçmemeli insan…

En güzeli de her zaman kendine, yeteneklerine inanan, alçakgönüllü, güzel ve iyi insanlara; çeşitli zaferler (aşk, evlilik, iş, statü, nam, prestij, para vb.) yaşatmayı bahşediyor. Bunun için de büyük şartlar koşmuyor. Nefes almanı yeterli sayıyor; tabii inançla, bilgiyle, özgüvenle ve sevgiyle almalısın o nefesi…

Parlak Renkleri Seviyor

O halde elinde boya kalemlerin olsun. Ve hayata renk ver.  Çünkü hayat griyi yani kasveti sevmiyor. Parlak renkleri kullanmanı tavsiye ederim.

Bu arada sevdiği bir şey var ki, ona resmen bayılıyor. O da; hayır diyenlere, seni üzenlere, seni zorlayanlara minnettar olman… İşte hayat bunu seviyor. Çünkü onları kendiyle eş tutuyor. Diğer bir deyişle; fırtınalara dayanmana, yağmurlara şemsiye açmana, daima olumlayarak, enerjini boşaltmadan yoluna pozitif devam etmene aşık bu hayat…

Sonra ne yapıyor biliyor musun? Sana gökkuşakları gönderiyor…

Elbette bu senin tercihin. Her şeyi yapmakta özgürsün. Hayat buna karışmıyor. Ama sen kendine gülmediğin sürece, somurtan birine gülmek, hayatın da hiç içinden gelmiyor.

Sonuç Olarak

Geçmişe takılmamalı, pişman olmamalı, keşke dememeli ve farklı pencerelerden de bakmalı hayata… Başka gözlüklerle, başkalarının ayakkabılarını da giyerek yürümeli yolları, onların da ne hissettiklerini anlamalı bazen…

Özetle; tüm başarılı, sağlıklı, doğru ve mutlu iletişimlerin yolunun; olumlu bakış açılarımızda saklı olduğunu bilmeliyiz.

Tüm eksilerimizle, hatalarımızla önce kendimizi severek, kendimizin farkında ve denetiminde olarak sosyal beceriler geliştirebiliriz. Gerekenlerin hepsi sizde zaten var. Tek yapmanız gereken; sakladıklarınızı yani üstünü örttüklerinizi açıp kullanmak.


💡 Anlık bilgi paylaşımı için Branding Türkiye Telegram Kanalı‘na katılın!

Bülten Aboneliğinizi Aktifleştirin

Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.

Abone olduğunuz için teşekkür ederiz.

Bir şeyler yanlış gitti.