Coğrafi İşaret Pazarının Büyüklüğü 200 Milyar Dolar

Dünyada coğrafi işaret pazarının büyüklüğü yaklaşık olarak 200 milyar dolar. Coğrafi işaret Avrupa’da 55 – 60 Milyar Euro tutarında bir pazar payına sahip. Peki ya Türkiye’de durum ne?
Tüm dünyada toplamda 200 Milyar Dolar tutarında bir pazara sahip olan “Coğrafi İşaret”in, Avrupa’da 60 Milyar Euro’luk bir pazarı var. Türkiye’de ise coğrafi işarete konu ürün sayısı yaklaşık olarak 2500 civarında.
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yahya Kemal Avşar, “Coğrafi İşaret” tescil belgesi alan “Safranbolu Lokumu”nun uygun bir biçimde üretimini sağlamak amacıyla kamu yetkilileri ve uzmanların katılımıyla gerçekleştirilecek denetim için ilçeye gitti.
Safranbolu’da Coğrafi İşaret ile ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulunan Avşar’a göre; coğrafi işaret pazarının dünyada 200 Milyar Dolar. Bu pazarın Avrupa’da ise 55-60 Milyar Euro tutarında bir değeri var. Türkiye’nin coğrafi işarete konu ürün sayısı ise yaklaşık olarak 2,500 kadar. Yani bu konuda ülke olarak yeterli bir bilgi ve bilince sahip değiliz. Zira coğrafi işaret henüz tam manasıyla devlet politikası haline gelmedi. Böyle olunca da bu konuda hızlı ve sonuç odaklı bir aksiyon gerçekleştirilemiyor.
Her ne kadar “Coğrafi İşaret Envanterinin Dijital Platforma Taşınması” (www.ci.gov.tr) gibi özgün ve umut verici çalışmalar yapılsa da Türkiye’nin ekolojik varlıklarının işaretlenmesi çalışmalarına daha hızlı bir şekilde devam edilmesi gerekiyor. Akabinde coğrafi işarete konu olan bu ürünlerin markalaştırılarak ticarileştirilmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmelidir.
Türkiye’de henüz tam anlamıyla önemi algılanmasa da 21 yıldır “coğrafi işaret” üzerine çeşitli çalışmalar gerçekleştirdiğini belirten Prof. Dr. Yahya Kemal Avşar’a göre Coğrafi işaret adı verilen yerel değerlerin korunmasına yönelik bilinç, Avrupa’da 100-150 yıl öncesine dayanıyor.
Prof. Dr. Yahya Kemal Avşar bu kültürün, Avrupa’daki ülkeler tarafından yöresel kalkınma sistemi olarak uygulandığını belirterek, bu şekilde bir yörenin özel bir ürüne olan talebini koruma altına almanın ve bu sayede oluşacak ekonomik refahı bölgeye aktarmanın amaçlandığını anlattı. Avrupa’daki coğrafi İşaret sistemine ilişkin açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Yahya Kemal Avşar’ın konuya ilişkin detaylı açıklaması şöyle;
“Avrupa’da Fransızlar şaraplarını ve peynirlerini, İspanyollar zeytinyağlarını, İtalyanlar et ürünleri ile peynirlerini bu sistem üzerinden korumakta ve pazarlamaktadırlar. Biz de 1995’te 555 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle bu işe başladık ama ülkemizin bunun farkına varması veya bununla ilgili kanunları çıkarması 20 yıllık süreç aldı. Şimdi ülkemizde yöresel ürünlerin, ulusal ve uluslararası pazarda satışıyla ilgili coğrafi işaretleme çalışmaları yapılıyor.”
Bir ürün ya da hizmet, bulunduğu yöreden etkilenerek bir özelliğe sahip oluyorsa ve bundan dolayı da o ürün veya hizmetin bilinirliği artıyorsa buna “coğrafi işarete konu ürün” denildiğini ifade eden Avşar açıklamasını şu sözlerle sürdürdü;
“Antep baklavası, Antep fıstığı.’ diyoruz, ‘Siirt fıstığı’, ‘Kars kaşarı’, ‘Ezine peyniri’, ‘Giresun tombul fındığı’ hep bunların önünde bir şehrin, ilçenin, bazen de bir ülkenin ismi, ‘Brezilya kahvesi’ gibi gelebilmekte. Bu oldukça hızlı gelişen bir pazar, hem gelenek ve göreneklerin hem de endemik bitkilerin ve ürünlerin koruma altına alınmasıyla ilgili. Bunu Avrupa’dan sonra Amerika da yapmaya başladı. En son ‘BRIC ülkeleri’ dediğimiz Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin yapmaya başladı. Artık dünyanın gündeminde olan bir ticaret sistemi haline geldi.”
∴
Prof. Dr. Yahya Kemal Avşar; tarihten gelen ekolojik ve kültürel benzerliklere sahip ülkelerin varlığını vurgulayarak bu durumun doğurduğu sonuçları şöyle özetledi;
“Her ne kadar siyasi sınırlarımız farklı da olsa coğrafi sınırlarımız benzer olduğu için coğrafi ürünlerin tescilinde mesela Yunanlılarla çok karşı karşıya geliyoruz. Çünkü zeytin veya üzüm iki tarafta da yetişiyor. Bulgarların geçen yıllarda ‘Kayseri pastırmasına’ başvurduğunu öğrendik. Bu siyasi sınırların dışında kültürel sınır olduğu için sürekli uluslararası mahkemelere de konu olan durum. Neticede bir pazar var; Avrupa pazarı. Kim ürününü tescil ediyorsa onun dışında o ürünü kimse satamıyor.”
Türkiye’de bir veya birkaç ürünü uluslararası pazarlara çıkarmak için uğraş verdiklerini belirten Avşar, coğrafi işaret meselesinin bir devlet politikası olması gerektiğin vurgularken, bazı ülkelerin bu konuya büyük hassasiyet gösterdiğini ifade etti. Avşar bu detaya ilişkin açıklaması şöyle;
“Çok büyük enstitüler kuruyorlar. Fransa’nın ‘INAO’ denilen 200-300’e yakın uzmanın çalıştığı kuruluşu var. Biz de Türk Patent ve Marka Kurumunda Coğrafi İşaretler Dairesi Başkanlığı kuruldu ama yeterli değil. Çünkü 2 bin 500 ürüne 10-15 uzmanla cevap vermeniz mümkün değil. Bu sistemin en önemli kısmı da taklit ve tağşişi de engellemesi. Taklit ve tağşişi engelleyince piyasada benzerleri ortadan kalkıyor. Sadece o yörede bu işi gerçekten yapan kişiler nemalanmaya başlıyor. Bu çok önemli. Çin’den safran getirip ‘Safranbolu lokumu’ yapmak gibi bir şey olamaz. Safranbolu lokumu yapılacaksa bu Safranbolu’da üretilen safradan yapılmak zorunda ve siz de bunu denetlemek zorundasınız. Böylece safran üretimi teşvik edilecektir, lokuma talep oldukça safrana talep olacaktır, safrana talep oldukça da bunun ekim ve dikim alanları artacaktır. Bunun gibi bir çabanın içindeyiz.”
Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.
Abone olduğunuz için teşekkür ederiz.
Bir şeyler yanlış gitti.
Asla spam yapmayacağız.