Cam tavan sendromu olarak adlandırılan kavram, yapılan deneyler sonucunda, doğadaki canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini göstermiştir. Peki hiç cam tavan sendromu yaşadığınızı düşündünüz mü?
İmkansız olduğunu düşünmediği her işin üstesinden gelme gibi bir becerisi vardır insanoğlunun. Bilim insanı Dr. David J. Schwartz bu konuya dair bir tespitte bulunuyor ve diyor ki;
”Bir şeyin imkânsız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkânsız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardım etmek için çalışmaya başlar.”
Türkiye, son birkaç yıldır sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Ekonomik göstergeler, şirket verileri, pazar payları, alım gücü kısacası hangi kritere bakarsanız bakın olumsuz bir seyir göreceksiniz.
∴
Evet, Türkiye’de alım gücü düştü. Buna ek olarak pazar daraldı. Ekonomik göstergeler kötüye gidiyor. Çünkü üretim durdu.
Tabi bu durum bize has değil. Dünyadaki gelişmeler incelendiğinde de tablonun pek iç acıcı olmadığını anlıyorsunuz. Ancak unutmamak lazım ki, her kriz beraberinde yeni bir fırsat getirir. Yeter ki umudumuzu kaybetmeyelim. Yani deyim yerindeyse enseyi karartmanın bir anlamı yok.
Krizi Atlatmanın Çaresi
Öncelikle bu ekonomik sıkıntıdan kurtulmak için yeni pazarlar aramak zorundayız. Diğer bir ifadeyle yurt dışına açılmak gerekiyor. Böylece ülke olarak yaşadığımız krizi atlatmak bir nebze olsun atlatabiliriz. Evet, bizim sadece yeni pazarlara ihtiyacımız var. Çünkü üretim kapasitemizden bir şey kaybetmedik. İş gücü potansiyelimiz de olduğu gibi duruyor. Hammadde ve enerji sıkıntısı da çekmiyoruz. Kısacası yalnızca yeni pazarlara ihtiyacımız var.
İhracat Yapmalıyız
Türkiye’nin ekonomik sıkıntılardan kurtuluşu; üretim ve ihracattan (e-ihracat) geçiyor. Devlet teşviklerini beklemeden, prosedürlere takılmadan, bireysel çabalarla bile bu başarılabilir. Mesela Türkiye’de 10 Liraya sattığınız bir ürünü, yurt dışında 10 Euro veya 10 Dolara rahatlıkla satabilirsiniz. Üstelik Çin ürünlerine karşı çok daha avantajlı olduğumuzu da unutmamamız gerekiyor. En basit anlatımla, Çin’den alındığında 3 ayda gelen ürünü Türkiye olarak 3 günde alıcıya ulaştırmak gibi bir avantajımız var.
Tabi sahip olduğumuz avantajları saymaktan öte mantaliteyi kurgulayabilmeliyiz. Öte yandan bunun imkansız olduğuna dair olumsuz inancı kırabilirsek ülkemiz; içinde bulunduğu ekonomik sıkıntı ve sarmaldan kurtulabilir.
Dünyanın global bir pazar olduğu günümüzde Türkiye’ye endeksli yaşamak tam anlamıyla kendimizi sınırlamak olur. Bunu kırmak içinse şirketler, devletten bir şey beklemeden yani hızlı bir aksiyonla kendi çözümlerini üretmelidirler.
Cam Tavan Sendromu Nedir?
Ülke olarak içinde bulunduğumuz durumu bu makalenin de ana fikri olan bilimsel bir örnekle açıklayayım; Cam tavan sendromu! Peki nedir bu?
∴
Cam tavan sendromu kavramını kısaca açıklamak gerekirse; bir gün bilim insanları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görürler. Daha sonra aynı bilim insanları, pirelerden birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koymaya karar verirler. Ardından metal zemini ısıtırlar. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır. Fakat her zıplayışta tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin sıcak olduğu için de tekrar zıplamak zorunda kalırlar. Ancak yine yukarıdaki cam tavana vururlar.
Pireler camın şeffaflığı nedeniyle nereye çarptıklarını anlamazlar. Buna ek olarak kendilerini engelleyenin ne olduğunu bilmediklerinden bir süre sonra 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler.
Öğrenilmiş Çaresizlik = Cam Tavan Sendromu
Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler sanki cam varmışcasına, aynı yükseklikte yani yine 30 cm zıplarlar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna cesaret edemezler. Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı “öğrenilmiş çaresizlik” içinde yaşamaya başlarlar. Oysa pireler istese o fanustan kaçabilir. Çünkü normal şartlarda zıplama kapasiteleri 30 cm’den çok daha fazladır. Ama kaçamazlar. Zira içinde bulundukları durumdan yani öğrenilmiş çaresizlikten kurtulamamışlardır. Oysa onlara engel cam tavan değildir. Öğrendikleridir. Özetle; onları sınırlayan dış engel (cam) kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel (30 cm’den fazla zıplanamaz inancı) varlığını sürdürmektedir.
Benzer deneyler başka canlılar için de uygulanmış ve hepsinde benzer sonuç alınmıştır. Bu tür deneyler canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini göstermektedir. İşte pirelerin yaşadıkları bu duruma “cam tavan sendromu” deniyor.
Cam Tavanınız Olmasın
Bir insanın başarabileceğine inandığı en üst nokta, onun cam tavanıdır. Cam tavanınız hayallerinizin tavan yüksekliğini gösterir. İnsan inandığı kadardır. Ve insan başarabileceğini düşündüğü kadardır. Farkında olarak ya da olmayarak koyduğumuz engeller bizi zamanla bir cam tavana hapseder.
∴
İnsan yaratılmışların en mükemmelidir. Ve insan muhakeme yapabilen tek canlıdır. Dolayısıyla insan altındaki zeminin ısısı arttığında; aklıyla, mantığıyla o cam tavanı kırıp kapasitesinin üstünde zıplamasını bilmelidir. İşte; Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum da belki “cam tavan”dan ibarettir.
O halde bitirmeden önce bir tavsiyeyi dillendireyim; cam tavanınız olmasın!
Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.