Yazı dizisinin üçüncü bölümünü temsil eden “Çalışan Verimliliği İçin Yaşam Kılavuzu: Nefes Terapisi”nde iş hayatında çalışan verimliliğini artırmak için ikinci doğal yöntem olan “su ve tuz”dan bahsedeceğiz.

Yazı dizisinin ilk bölümünde çalışan verimliliğini artırmak için bazı doğal yöntemler olduğundan bahsetmiştik. Kurumların sorumluluğunda olan bu yöntemleri 3’e indirgemiş ve bunları şu şekilde listelemiştik;

  • Nefes
  • Tuz – Su
  • Beslenme

Şimdi ikinci doğal yöntem olan “su ve tuz”dan bahsedeceğiz. İşte, çalışan verimliğini artırmak için gerekli olan “su ve tuz” faktörü

Çalışan Verimliliği İçin Yaşam Kılavuzu: Su Ve Tuz

Su, insan yaşamı için oksijenden sonra gelen en önemli maddedir. Yetişkin bir insanın vücut ağırlığının yaklaşık %50-70’ini su oluşturur. Bu oran yaşa, cinsiyete, kiloya, boy uzunluğuna ve kişinin fiziksel etkinliğinin derecesine bağlı olarak değişse de genelde erkeklerde %60, kadınlarda %50, çocuklarda %65-75’tir.

Tabi yaş ilerledikçe vücuttaki yağ oranı artar ve buna bağlı olarak da su oranı azalır. Öte yandan kas dokusu yağ dokusundan daha fazla su içerir. Vücudumuzdaki suyun 2/3’ü hücrelerin içinde, geri kalanı ise damarlarda, dokular arasında, sindirim sisteminde ve vücut boşluklarında bulunur. Vücut sıvılarının da (kan, mide salgısı, tükürük ve idrar) büyük bir kısmı sudur.

İki Türlü Açlık Vardır

İnsanda iki tür açlık vardır. Yemek açlığı ve su açlığı… Ancak his olarak ikisi de aynıdır. Öte yandan, su açlığını gideremeyen insan sürekli yemek yiyerek obez olmaktadır. Su açlığı ise hücrelerin içinde yeterince sıvının bulunmamasıyla ilgilidir.

Bu arada içtiğimiz suyun alkali değeri 7.5 pH değerinin üzerinde değilse o su hücrelere kadar ulaşmaz. Tam da burada tuz devreye girmektedir. Doğal tuz, su ile birleştiğinde suyu alkali hale getirmektedir. Ve bu su, hücre zarının içine girebilmektedir.

%100 kristal kaya tuzundan elde edilen Tuz Pastil ve kristal alkali su tuzu bu işlevi görmede büyük etkiye sahiptir. Kısacası, çok düşük maliyetlerle, içilen su oldukça sağlıklı ve faydalı hale getirilebilir. Bu da günlük yaşamda enerjimizi yüksek tuttuğu gibi iş hayatında da verimliliği artırır.

Neden Tuz Tüketmeliyiz?

Öncelikle bilmemiz gereken bir gerçek var; su ve tuz birbirini tamamlar. Tuz olmadan suyun, su olmadan da tuzun pek bir anlamı yoktur. Özetle; Su ve Tuz iki aşık gibidir.

Su hayatımızı idame ettirmemiz için vazgeçilmezimizdir. Aslında, tuzsuz da hiçbir canlı yaşayamaz. Vücuttaki sıvı dengesinin korunabilmesi için sodyum minerali gereklidir. Tuz, içerdiği sodyumla vücut sıvılarının dengesini sağlar ve basıncı düzenler. Aynı zamanda tuz, hücrenin içinde ve dışında yer alan suyun dengeli dağılımında önemli bir rol oynar.

Sodyum; elektrik yüklerinin hücre içi ve dışında hareket etmesini yani sinir iletimini sağlar. Beyin sinyallerinin hücrelere iletilmesinden; tat, koku ve dokunma duyuları gibi birçok fonksiyon için sodyuma ihtiyaç vardır. Daha genel bir ifade ile tuz vücudumuzun elektrik sistemini düzenler.

Bu kadar faydasına karşın sodyum, vücutta depolanan minerallerden biri değildir. Dolayısıyla sodyumun fazlası idrar ve ter yoluyla vücuttan atılır. Atılamazsa ne olur? Ödem olur. İşte, tuzun kalitesi de burada devreye girer.

Tuzun Önemi

Sağlıklı bir kişinin günlük tuz ihtiyacı 6-8 gram civarıdır. Yetişkin bir insanın vücudunda ise yaklaşık 250 gr. tuz bulunur. Diğer bir ifadeyle insan vücudunun yaklaşık %3,5’i tuzdur. Denizlerin tuzluluk ortalaması da yaklaşık %3.5’tir. Bu açıdan bakıldığında insan adeta küçük bir dünya gibidir.

Çalışan Verimliliği İçin Tuz Tüketimi

Vücudumuz 20’si temel olmak üzere toplam 84 elementten oluşmaktadır. Birçok element binde bir, hatta milyonda bir düzeyindedir. Bu elementlere “eser miktarı” diyoruz. Vücutta bulunmaması hasta eder. Karşılandığında ise o hastalıktan korunmuş oluruz. Vücudun ihtiyacı olan bu elementleri normal şartlarda besinler aracılığıyla yani doğal yollardan almamız gerekiyor. Ancak bugün, içtiğimiz su ve tükettiğimiz yiyecekler maalesef bu elementleri karşılayacak nitelikte değildir.

Doğal kaya tuzunda ise işte bu 84 element bulunmaktadır. Aslında göl tuzu ve deniz tuzunda da bu elementler bulunur. Ancak göl ve denizlerden elde edilen tuz çevresel kirlilikten dolayı direk olarak kullanılamaz. Maden olarak çıkarılan Kaya Tuzu ve Kaynak Tuzu ise yaklaşık 250 ile 300 milyon yıl öncesine aittir. Ayrıca hiçbir dış etkene maruz kalmamıştır.

Dünyanın en kaliteli Kaya Tuzu madenlerinden biri ise Çankırı’da bulunmaktadır. Oluşumu 250 – 300 milyon yıl öncesine uzanan bu madenler, Hititler’den günümüze kadar 5000 yıldır işletilmektedir. Ancak sanayinin gelişmesi ile birlikte kaya tuzu madenciliği ihmal edilmiştir. İşte bu doğal kaya tuzunu veya tuz madenlerinin içinden çıkan kaynak tuzunu tükettiğimizde vücudumuzun ihtiyaç duyduğu eser miktarı birçok minerali karşılamış oluruz.

Rafine Tuzun Faydası Yok!

Özetlemek gerekirse “rafine edilmiş TUZ” sadece “tat” olarak tuzdur. Vücuda pek bir faydası yoktur. Hatta zararı vardır denilebilir. Doktorların uzak durun dediği tuz işte bu tuzdur. Tüketmemiz gereken tuz ise tam kristalize olmuş kaya tuzu ve yine tuz madenleri içinden doğal yollarla çıkan kaynak tuzlarıdır. Bu tuzlar tam bir şifa kaynağıdır.

Bu bilgiler ışığında özetlemek gerekirse; şirketler / kurumlar, su ve tuz konusunda kaliteden vazgeçmediklerinde personel verimliliğinin aynı düzeyde arttığını görecekler. Şu da bir gerçek ki; mesai saatleri içerisindeki enerjiyi daim tutmak, çalışanın işe odağını artırmak ve personelin sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlamak için şirketler; gerekli sosyal ortamı oluşturmak ve sağlıklı beslenmeyi sağlamak zorundadır.

Yazı dizisinin üçüncü bölümünü “su ve tuz” odağında değerlendirmiş olduk. Yazı dizisine dair tüm makaleleri okumak için aşağıdaki indeksten yararlanabilirsiniz.

1. Bölüm2. Bölüm3. Bölüm4. Bölüm

Bülten Aboneliğinizi Aktifleştirin

Güncel makaleler, sektörel haberler ve ücretsiz etkinlikler için mail listemize abone olun.

Abone olduğunuz için teşekkür ederiz.

Bir şeyler yanlış gitti.